11 Temmuz 2012 Çarşamba

Gülümseyiş

Çırpınıp duran bir denizmiş de mavi gözleri, kıyıya vurduğunda taşıveriyormuş gibi kendinden, damla damla ıslatmış yanaklarını gözyaşları. Oturduğu bankın iki yanına sıralanmış kuşlar da belki bu yüzden çekilmişler göğün yüzünden ve unutmuşlar dalgalanan maviliğin üzerinde salınıp durmayı. Oysa güneş, yine vazgeçememiş denizden ve sarmalanmış yarı beline kadar, suyun insanı kendine âşık eden mavi yorganını. Geriye kalan her şeyse bu şehirde yine aynı.
Tüm bunlar olur ya da olmazken, bir Cemal Süreya şiirinden fırlamışçasına köşeyi dönüyor üç kişi. "Adamın elleri ceplerinde/ Kadın çocuğun elini tutmuş" Geçiyorlar kadının yanından, kadın aslında orada hiç yokmuş gibi. Gidip oturuyorlar az ilerideki başka bir banka. Çocuk koşturup kuşları kaçırıyor önce. Kadın adama bakmadan bir şeyler konuşuyor, elleri, çocuğunun elini tutmadığında ne yaptığını hatırlamıyormuş gibi düşmüşken dizlerinin üzerine. Sadece arada bir dönüp çocuğunun ne yaptığına bakıyor, belki de noktalama işaretleri niyetine. Bir kaç defa da soluk alamıyormuş gibi uzun uzun denize.
En son adamın yüzüne bakacak ve kalkıp yine çocuğun elinden tutarak, geldiği yolun çok uzağından geri dönecek kadın, biliyor. Bir filmde mi izledi, kitapta mı okudu, yoksa rüyasında mı gördü bilmiyor ama böyle olacağını biliyor, ta içinden bir yerden. O yüzden çocuğa bakıp gülümsüyor. Çocuklar gülümseyen insanları hiç unutmazlar. Çünkü o da tıpkı böyle bir gülümseyiş hatırlıyor.