Bir suçlu gibi geçiyorum o akşam sokaklardan. Başımı kaldırıp gökyüzüne hiç bakmıyorum bile. Belki de yerinde değil gökyüzü, ne biliyorum? Belki insanların ondan habersizmiş gibi geçip gitmelerinden sıkılmış canı, çekmiş gitmiş başucumuzdan... olamaz mı? Pencereler mesela, belki de şimdi o yüzden böyle sıkı sıkıya kapalı. Sardunyalar renk renk dizilmişken önü sıra, sessiz sedasız kollarını kavuşturmuş oturuyor dört duvar arasında.
Oysa çocuklar dönüyor okuldan. Ve bir kadın, elinde alışveriş poşetleriyle. Abisinin okula gidişini kıskanan bir küçük kız var mesela, heyecanla bekliyor akşam olmasını, boya kalemlerini dağıtarak dört bir köşeye. Sonra perdeler çekiliyor evlerde, ışıklar yanıyor tek tek. Mutfak camlarından, tencere kenarına iki kere vurulan kaşık sesi yayılıyor, sokağın azarlanmış çocuk sessizliğine. Ne garip, gökyüzü hâlâ yok bütün bu olan bitenin içinde.
"Şimdi eve gideceğim" diyorum içimden, "ışığı yakacağım." Bütün gün ne olmuşsa bir bir hatırlayacağım. Kızacağım bazen kendime, bazen utanacağım. Bazense aptal bir gülümsemeyle öyle kalakalacağım. Sonra seni düşüneceğim yine, hiç de gereği yokken. Yüreğim yine bir kuş olup çırpınacak. Koskoca bir gün, başını hiç göğe kaldırmamış birinin göğsünde bir kuş... elbet öyle kanat çırpacak.
His
12 saat önce