13 Nisan 2011 Çarşamba

Çiçek

Her şeyin fazlasıyla geveze olduğu günler vardır. İç sesin yetmiyormuş gibi, yanındaki koltuğa oturan adamın, kendisiyle kavgasının tanığı olursun. Yolda yürüyen kadının, kırmızı ışıkta bekleyen delikanlının aklından geçenler ulaşır kulağına. Başını ellerinin arasına almak, bütün sesleri susturmak istersin. Ama gökyüzünü silmiş bulutların beyazlığında çırpınıp duran kuşlar kadar çaresiz hissedersin kendini. Adını bilmediğin rengârenk çiçekler görürsün, yol kenarlarındaki yüzleri kavrulmuş un rengi satıcıların tezgahlarında. Çiçekler niye dilsizdir diye sorarsın kendi kendine. Ne güzel kokarlar oysa.
Şimdi oturup bir mektup yazmalı dersin, gözlerini adından iyi bildiğin o meçhule. Çiçeklerden bahsetmeli. Baharın yüz çevirdiği bir şehrin, inatçı çiçeklerinden. Demeli ki, belki bütün sesler susar, herkes mutlu mutlu gülümser. Öyle olmasa bile öyle görünür işte bana, sen elinde bir demet çiçekle gelirsen. Hem belki güneşin de bir hükmü olur şu geçip giden günlere. Çünkü bütün çiçeklerin, su kadar ihtiyacı vardır güneşe de.

2 yorum:

aysema dedi ki...

Sesler susmasın Parpali'm, hiç susmasın. Güneş doğana kadar, çiçekler yüreğimizde de açana kadar susmasın. Sustukça, biz sustukça güneşimizi çalıyorlar. Çiçeklerimizi solduruyorlar, çocuklarımızın geleceğini çalıyorlar...
Sevgilerimle...

beenmaya dedi ki...

ne güneşten, ne sudan, ne çiçekten ne de her şeye rağmen beklemekten vazgeçmeyeceğim ben. baharı, diğer mevsimleri, iyiyi, güzeli her şeyi...

bir umut saklı kelimelerinin arasında farkındasın değil mi?