15 Ekim 2011 Cumartesi

İkinci Yarısı / Ece Temelkuran

Yalnızlıklarına, kadınlıklarına, çocukluklarına, annelerine, hayata... Hep birlikte ne varsa yani, o bütüne ağlanır. Yoksa dizdeki yara değildir ne de kalpteki kırık. Hep kırılmasına ağlanır, hep düşülmesine, hep ama hep aynı şey olmasına... Niyesine ağlanır bunların. Bir büyük trajediye. Her bir küçük yara eklendiğinde eski izlere, bütün bu yara zincirine ağlanır. Her ağlama bu zincire bir anne sarılmasıdır. "Gel bakiiim sen buraya"dır o, "nasıl kıymışlar benim güzel kızıma?"dır. Bu yüzden sebebi sorulduğu anda hikâye anlatılamayacak kadar uzundur. Kelimeleri birbirine karışmış bir eski keder. Belki de aynaya bakıp, gösterip aynadaki görüntüyü, "Buna ağlıyorum işte," denmelidir, "bunun tamamına!"

10 Ekim 2011 Pazartesi

Pencere

Bir mevsim, üşüten rüzgârlar eşliğinde gelip kuruluyordu, pencere önündeki çiçeklerin çırpınan yaprakları üzerine. Ve hayatın karmaşasını içeri buyur eden pencereler kapanıyordu bir bir, evler artık kendi iç sesini dinlemeye başlasınlar diye.
Yağmur, yanyana geldiğinde dünyayı unutan çocuklar gibi gülüşerek yağmaya başlıyordu o sıra. Yapraklarının yeşili henüz tam olarak solmamış ağaçların kollarına dokunup, usulca yere iniyordu sonra. Radyoda en sevdiğim parça çıkmış da sesini açmaya çalışırmışım gibi aralıyordum ben de pencereyi, aydınlığının karanlığa karıştığı bir pazar gününün tam ortasında. Hafif bir uğultunun ardından sakinleşip tekrar yağmaya başladığında yağmur, usul ve inceden; aynı şarkıyı dinlemek için geri sarıp durduğum kasetleri hatırlatıyordu bana. "Bir insan bir şarkıyı ard arda kaç kere dinleyebilir?" diye soruyordum kendime. İnsan bir şarkıyı niye dinler ki defalarca? Bilemezsin bazen.
Yağmurun yavaşlattığı hayatın, insanı belirginleştiren grisine hayran hayran bakarsın yalnızca. Cıvıl cıvıl renklerin içinde kaybolan, kendini unutan insanların, hayatın telâşından kurtulunca nasıl da görünür olduklarına inanamazsın. Bir mucize gerçekleşmiş gibi kalakalırsın öylece, bir pencerenin köşesinde. İnsanların yolculuğa neden hep cam kenarını yakıştırdıklarını daha iyi anlarsın. Bütün pencereler daha çekilir kılar çünkü hayatı, gördükleri hiç birbirine benzemese de.