Yabancıların en yakınıydın sen/Nilgün Marmara
Sırtını dönüp gidenlerin gölgelerini uzatıyordu akşam güneşi. Ve sokağa çıkan çocuğunun ne yaptığına bakınan bir anne edasıyla ışıldatıyordu pencereleri. Uzun zamanlardan sonra, karşılaşıldığında, hep kendisiyle anılan bir tanıdık oluyordu rüzgâr. O cümleyi, her seferinde, sitemkâr ama sevimli bir ses tonuyla fısıldamayı başarıyordu yine ağaçlar.
Hanımeli kokusu salınıyordu sokağın dört bir yanına. Birbirine sarılanların saçlarına karışıp, siniyordu parmak uçlarına. Ve sanki sözleşilmiş gibi hep aynı cümle yineleniyordu, lunaparka adım atmış bir çocuk heyecanıyla; "hangi rüzgâr attı seni buraya?"
Üzerinden yıllar da geçse, hep o ıslanmış toprak rengi gözleriyle bakıyordu bana. Daha fazla ıslatma artık diyordum içimden, yeni ekilmiş fidanın toprağa tutunması gibi, gözlerimi ayıramadan gözlerinden. Bazı insanlar, verimli topraklara benziyordu işte. Ne ekilse bitecek, umutları yeşertecek bir avuç toprakla karşı duruyorlardı, şu dünyanın derdine. Kokusunu salıyordu dört bir yana, çiçekler açtırıyorlardı kuytularda. Ama bir tek çocuklar biliyordu kıymetini. Bir zamanlar, evcilik oyunlarında yemek diye tabağa toprak koyan çocuklar, ne kadar büyüseler de, hiç unutmuyorlardı onun şefkatini.
21 Haziran 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
toprak gibi insanlar eksilmesin etrafımızdan ki umutlarımız eksilmesin içimizden...
yağmur sonrası toprak kokusu geldi doldu burnuma. ne çok severim.
"Yabancıların en yakınıydın sen"diye başlamışsın ya, toprağa diyorum ki ne kadar çok yakın olamıyorsak da çok katlı hayatlarımızda sana, en sonunda bir olacağız nasılsa...
Hanımeli kokusu hücrelerime kadar sinmiş genetik ya;ımı oluşturmuşbir anı gibi hala hayalimde umutlarıma eşlik ediyorken bu postunuzla kendime geldim..
Hani profiline yazmışsınya 'Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum.'
Tam da bu nedenle yazıyorken sayfama bu nedenle yazanları okumayı çok seviyorum bazen sessizce:)
iyi ki varsın...
Bazı insanlar, verimli topraklara benziyor, ne ekilse bitecek, umutları yeşertecek bir avuç toprakla karşı duruyorlar, şu dünyanın derdine demişsin ya..
Hep gözleri yaş toprak gibi bakan..
Çok güzel bir yazı ,çok !
Evcilik oyunlarımızda toprak köfteler yediğimizden midir kelimelerimizin toprak ve tohum kokması? Varsın o gözler ıslanmış toprak gibi baksın sana hiç değilse yeşertir umutlarını...sevgiyle kal tontini.
Kısa kısa yazıları okuyanın aklında uçsuz bucaksız yapabilmeyi becerebilmek nasıl bir yetenek diye sorası geliyor insanın, seni okurken. E elinde kahve kokusu konuk olduğunda bu bloga, her yazıdaki derinlik üzerine uzun uzun düşünüyor insan, sonra da sessizce alkışlayıp gidiyor, bitimi uzun bir lezzetle...
çok güzel tebrik ederim
Yorum Gönder