Son anda kurtulduğum o delice yağmur dışında hiçbir şey yok sokaklarda. Mahallenin kedileri bile. Yağışı romantikleştirmekte pek ısrarcı olan sarı ışıkları yanıveriyor birden sokak lambalarının, ben bu ıssızlığa bakarken öyle. Evlerde çekilen perdelerin, o sarı ışıklarla desteklenişine kadar gelmiyor bence akşam. Bazen de bitmiyor. Delice uzayıp gidiyor öyle.
Ben böyle ışığa, yağmura, akşama dalıp gitmişken, derinden gelen o tanıdık müziğin, çantamın içinde çalan telefonum olduğunu anlamam biraz zaman aldı tabii. Mesela telefon kapanana kadar. Arayan ısrarcıydı oysa. Yeniden çaldığında isteksizce açtım telefonu. Uzun, gereksiz, bir sürü detayla dolu konuşmaları dinlerken yapabildiğim tek şey, aldığım kitapların arkasındaki etiketleri çıkarmaktı. Kitaplarda en sevmediğim şey zaten bu etiketler. "Efendim?" diyor telefonun diğer ucundaki ses. Hay Allah. Sonra bir mucize gibi konuşma da, yağmur da kesiliveriyor birdenbire.
Birdenbire oluveren güzel şeyler deyince aklıma hep yağmurlu başka bir gün geliyor. Köy evinin çinko damında gürültülü bir şarkı çalan o yağmurlu gün. Günün tam ortasında namaz kılan anneannemin, bir ara yüksek sesle okuduğu duadan gereken mesajı alıp, ocaktaki yemeğin altını kısıyorum gidip. Sonra yine pencere kenarına, yağmur sebebiyle gelemeyecek misafirler için üzülmeye dönerken, bir anda karşımda buluyorum onları. Bulmak... ne güzel kelime değil mi? Oysa biliyorsun, şimdi burada vakit akşam. Ve ben bildim bileli akşamlar, nedense hep eşanlamlı gitmelerle.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
sen böyle tekrar meydana döndükçe bak ben nasıl seviniyorum yüreğine yandığım :)
:)
"Bulmak" bence de güzel bir sözcük.
Yağmur yağsın diye dua edenlerdenim, gözümden akmadan önce damlalar
"Ve ben bildim bileli akşamlar, nedense hep eşanlamlı gitmelerle. " ne desem bilemedim..
Yüreğine sağlık.
Yorum Gönder