Saatler sanki ileri alınmamış gibiydi o akşamüzeri. Yağmur, olay mahalinden hızla uzaklaşan suçlular gibi iniyordu kara bulutlardan, hiç durmadan. Öyle ki, kapı önündeki bakkala şemsiyesiz göndermiyordu komşu teyzeleri. İnsanlar, kendisini de bir ilkyaz âlâmeti saysalar da, bu bahar özleminden alınmış ve bu yüzden, erik ağacının bembeyaz çiçeklerine bu kadar hoyrat davranmış olabilirdi. Çiçeğin dökülen yapraklarıyla, silgi tozuyla dolu bir masaya benzemişti bahçe. Yazılmış, silinmiş, sonra tekrar yazılmış ama yine silinmiş bir şeylerin kalıntılarıyla dolu bir masaya. Ve yağmur, duygularını nasıl ifade edeceğini bilemediğinde, kime olduğu bir türlü bilinmeyen bir kızgınlıkla hareket eden insanlara.
Evet yağmur! Bahar yağmuru diyorlar ama baharı alt üst eden tonda yağıyor. Bugün bende bakkala gidip gelene kadar sırıl sıklam oldum.
Dalların beyaz gelinliğini çıkaran yağmur...
Geçen beş yıl boyunca yağmur ve sise yeterince doymuştum Karadenizde. Şimdi şehrime güneş doğsun istiyorum. O kahır dolu beş seneyi hatırlayıp efkar basıyor.
yazılarını okumayı seviyorum.. bir cümleye koca bir gökyüzünü sığdırabilmeni seviyorum mesela.... kendimi küçük bir çocuk edasıyla o gökyüzünde uçurtma uçururken bulabilme ihtimalini seviyorum:)
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
3 yorum:
Benzetmelerini seviyorum senin. Kalemine sağlık.
Evet yağmur!
Bahar yağmuru diyorlar ama baharı alt üst eden tonda yağıyor.
Bugün bende bakkala gidip gelene kadar sırıl sıklam oldum.
Dalların beyaz gelinliğini çıkaran yağmur...
Geçen beş yıl boyunca yağmur ve sise yeterince doymuştum Karadenizde.
Şimdi şehrime güneş doğsun istiyorum. O kahır dolu beş seneyi hatırlayıp efkar basıyor.
Bereket diyor büyükler...
yazılarını okumayı seviyorum..
bir cümleye koca bir gökyüzünü sığdırabilmeni seviyorum mesela....
kendimi küçük bir çocuk edasıyla o gökyüzünde uçurtma uçururken bulabilme ihtimalini seviyorum:)
Yorum Gönder