Yağmurlu bir pazar günüydü. Caddenin kalabalığında yol bulmaya çalışan insanların arasında dolanıyordu rüzgâr. Her şeyin tatlılıkla halledilebileceğine inananan insanlar gibi, bazen işte, sesini yükseltmeden dinletemiyordu kendini. Ara sıra yakalarından tutup silkeliyordu da üstelik. Birden, elleri ceplerinde yürüyen koca bir kalabalık oluyordu dünya. Ve ben, tek başına kalmış kadar yalnız hissediyordum kendimi, içimin kalabalığında.
Yağmurun ardından beliriveren güneşin ısıttığı sokakları özlüyordum. Tek tük insanların adımladığı, kurumaya yüz tutmuş kaldırım taşlarını. Akıttığı birkaç damla yaştan sonra, gözleri parıldayan insanlar gibi, hem hüzün hem sevinç taşıyan sokak aralarını. Bakma sen bu kalabalığa, aslında sokaklar, en çok yağmur sonraları güzelleşir, demek istiyordum sana. Hem kim bilir, belki tüm kaybettiklerimiz, yine bir yağmur sonrası güzelliğinde geri gelirler, diye devam etmek sonra. Oysa döndüm baktım, sen bile yoktun yanımda!
4 Nisan 2011 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
yapma bunu yapma bunu...
Betimlemelerine hayranım..
Muhteşem bir yazı bu yine...
Yağmurdan sonra gökkuşağı çıkar rengarenk, unutma Parpalim. Ve ardından sımsıcak bir güneş...
Yazılarını okuduktan sonra hep içimden şiir okumak geliyor.Çünkü şiir tadında yazıyorsun.Şimdi bir Didem Madak şiiri okumak istedim..
Yorum Gönder