Güneşli bir bahar günüydü. Yüzüne benzetebileceğim tek bir bulut yoktu gökyüzünde. Ama ben yine de o pencere kenarında durmuş, umutsuzca bakıyordum göğün mavisine. Az evvel demlediğim çayın odaya yayılan kokusuyla, pencere önündeki rengârenk sarduyanlarınki birbirine karışıyor ve beni günün geri kalanı için umutlandırıyordu. Söz veriyordum kendi kendime, bunları sana anlatmayacaktım gelince. Yine dayanamayıp anlatacağımı bile bile hem de.
Sonra gidip çayın altını kısıyor, ince belli bardaklarımı ocağın yanına hazırlıyor, ellerimi birbirine dua eder gibi birleştirerek dönüyordum pencerenin önüne. Arsadan bozma bir parkta, sayılmayan golü için itiraz eden Ali'yi izliyordum gülümseyerek. Ali, tuttuğu takımın o çok sevdiği golcüsünün ismini bağırarak yaşadığı gol sevincinin ardından, kızıyordu şimdi delicesine. Onun bu kızgın küçük adam hâllerini izlerken gülümsemem gittikçe artıyordu. Ali bilmiyordu gülümsediğimi. Tıpkı senin, beklediğimi bilmediğin gibi. "Olsun" diyordum, bazen de böyle olması gerekiyor demek ki.
Karşı evin balkonuna asılan çamaşırlar uçuşmaya başlarken rüzgârı hissediyordum tenimde. Kollarımı kavuşturmam da aynı zamana mı denk gelmişti, bilmiyordum. Ne olduğunu belli etmemek üzere donanımlanmış biri oluyordum çünkü giderek. Üşürken üşümüyormuş gibi, üzülürken üzülmüyormuş gibi, her şeyin üstesinden kolaylıkla gelebilirmişim gibi yapma meziyeti. O sıra erik ağacına konan o serçenin ilgi çekmeye çalışan bir çocuk gibi ötüşleri. Ve ardından, kapının, serçeyi taklit edercesine çalmaya başlayan zili...
Sonra gidip çayın altını kısıyor, ince belli bardaklarımı ocağın yanına hazırlıyor, ellerimi birbirine dua eder gibi birleştirerek dönüyordum pencerenin önüne. Arsadan bozma bir parkta, sayılmayan golü için itiraz eden Ali'yi izliyordum gülümseyerek. Ali, tuttuğu takımın o çok sevdiği golcüsünün ismini bağırarak yaşadığı gol sevincinin ardından, kızıyordu şimdi delicesine. Onun bu kızgın küçük adam hâllerini izlerken gülümsemem gittikçe artıyordu. Ali bilmiyordu gülümsediğimi. Tıpkı senin, beklediğimi bilmediğin gibi. "Olsun" diyordum, bazen de böyle olması gerekiyor demek ki.
Karşı evin balkonuna asılan çamaşırlar uçuşmaya başlarken rüzgârı hissediyordum tenimde. Kollarımı kavuşturmam da aynı zamana mı denk gelmişti, bilmiyordum. Ne olduğunu belli etmemek üzere donanımlanmış biri oluyordum çünkü giderek. Üşürken üşümüyormuş gibi, üzülürken üzülmüyormuş gibi, her şeyin üstesinden kolaylıkla gelebilirmişim gibi yapma meziyeti. O sıra erik ağacına konan o serçenin ilgi çekmeye çalışan bir çocuk gibi ötüşleri. Ve ardından, kapının, serçeyi taklit edercesine çalmaya başlayan zili...
5 yorum:
en çok parkta ki ali gibi olmak istedim şimdi...
Beklemek bu kadar güzel tarif edilirdi...
"Onun bu kızgın küçük adam hâllerini izlerken ..." iyi ki diyordum kendime gülümseyerek, iyi ki yaşamı çoğalttım..
tutamadım kendimi, kendimce tamamladım :)
onun yüzü buluta mı benziyor sahiden? ne güzel yüzmüş demeyeceğim, ne güzel görmüşsün diyeceğim. Bekleyen yanından severim şimdi...
"kimseler beklemezken bekle beni" demiş şairin biri de... ;)
Yorum Gönder