15 Kasım 2015 Pazar

Salıncak (2)

Köye gittiğimde bu yaz, serentinin kapısındaki salıncağı bulamadım. Dedem onu benim için kurmuştu. Her yaz saklandığım sığınağımdı benim o. Benden sonra da küçük kuzenler sallana sallana büyümüştü onunla. Hatta o kadar büyümüşlerdi ki, kendimi yaşlı hissetmeye başlamıştım onlar yüzünden. Ama salıncak hep oradaydı. Ben o salıncağa bakarken hep çocuktum.
Anneannemi kaybettim. Dedemi kaybettim. Çocukluğuma ait her şey birer birer yok oluyordu. Anneannemin nasırlı elleri, dedemin türküleri artık yoktu. Delicesine harmanda koşan o küçük kız da tabii. Ama salıncak oradaydı. Gidip sallanırdım yine. Sallanırken çocuk olurdum yeniden. Göğe doğru yükselir bulut olurdum. Uzun süre o boşluğa baktıktan sonra dayıma, "niye yıktınız?" diye sordum. "Artık sallanacak kimse yok" dedi. "Ben varım" diyemedim. "Ben yine sallanırdım, o salıncakta sallanmak için çocuk olmaya gerek yok" diyemedim. Diyemediğim diğer tüm şeyler gibi boğazımda düğümlü kaldı kelimeler. Gözümden bir damla yaş aktı.
Onlara göre bütün çocuklar büyümüştü. "Bırakın bazı çocuklar büyüdüğüne kendisi karar versin"" diyemedim. Çünkü salıncağın yerinde koca bir boşluk vardı. O boşluğa bakarken ben de neredeyse unutmuştum, bir zamanlar orada bir çocuk olarak da bulunduğumu.

0 yorum: