Başımı otobüsün camına yaslayıp gidiyorum. Bulutlar şekil değiştirdi, yollar şekil değiştirdi; hatta belki çiçekler bile şekil değiştirdi. Oysa ben öyle kaskatı, çokça umutsuz, bir o kadar da bıkkın bitirdim o yolu.
İnsan kalabalığının çok yoğun olduğu bir yerde, ters yönden gidiyormuşsun hissi veren yol boyunca düşündüm. Bana bu hissi veren ne? Neden herkes hep doğru yoldan gidiyor da, ben yanlış yerdeyim hissiyle yaşıyorum? Dükkanlara bakıyorum, insanlara bakıyorum, onların etraflarında dolanan, o bitmek bilmez koşturmacaya bakıyorum. O anda fark ediyorum onu.
Başına taktığı o çok saçma ışıklı taçla, yüzünde tüm bıkmışlığı ama mecburiyetlerinin farkında birinin tavrıyla duruyor köşede. Sokak lambalarının ışığı altında parlayan kafasındaki taçtan bile parlak gözleriyle. Her şeye rağmen. Yaz akşamında bir lunapark gibi. Caddeden geçen tüm insanlar gözlerinde sanki ve çoğunun gülen yüzleri. İnsanın gözleri, başkalarının mutluluğuyla ışıldayabilir mi? Onlara kızgın olması için onca sebep varken, ve yanından geçen herkes, o yokmuşçasına yoluna devam ederken; insan nasıl böyle durabilir ki?
Ama duruyor işte. Bedeni küçücük ama kocaman bir dağ gibi. Sanki hep oradaymış ve aynı zamanda hiç orada var olmamış gibi. Şimdi ışıklar sönse tüm caddede bir anda. Herkes o koşturmanın bir anlık da olsa farkına varsa. Tüm o koca caddede bir tek onun gözleri ve başındaki ışıklı taç kalsa meselâ... her şey yine aynı şekilde devam edebilir mi?
0 yorum:
Yorum Gönder