20 Ağustos 2003 Çarşamba

Hayatımda olduğu halde olamayan...

Yazılan yaşanmışlıklara zaafım oldu hep.Çünkü çoğunlukla içinde benden, hayatımdan küçücükte olsa bir parça buluyorum.Peki ya benim yaşadıklarım?En büyük zaafım bunlara ya zaten.Anlattıktan sonra “hayat işte” diye sonuca bağlanan şahsi hikayelerim, acılarım yani.
Ailem…can damarım.Babam…parçalanmışlığa, ayrılığa ve kendime dair birçok şeyi acıyla anlatan ilk kişi bana.Konuşmadan, susarak hem de.
Ayrılıklarda babalarını özleyen çocuklar olur.Ama ben babasını arayan bir çocuktum, yanı başımdayken hemde.O yüzden isterim ki olursa benim çocuklarım babalarının sevgisini hep hissetsinler, yanlarında değilken bile.
Sevilmek güzel, sevgiyi ertelemek veya saklamaksa aptalca.Çocukken anlamıyor insan.Çocuksun işte, ötesi yok.Büyüyorsan ve anlıyorsan herşey zor, hem de çok.
Hastalıklar, ölümler, sevgisizlikler, ayrılıklar, adını koyamadığımız yalnızlıklar.
Ayrılık her ne şekilde olursa olsun kötü zaten ama insan yanında olmayan birinden nasıl ayrılır ki?

Ağustos/2003

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"ayrılık var ölüm var, fidayda!" diyor halk. aslında sorun, ölümü, acıyı, herbirşeyi göğüsleten davranışları kalıpları unuttuk ve tekil hayatlarda icad etmek zorunda kalıyoruz her bir şeyi... becermek bu işi neredeyse imkansız. hayat, itiraz bile edecek olsak hayat tarzları istiyor. ve bir sürü vesaire...