Rüzgârın umutsuzca estiği sokaklar boyunca yürüdüm o akşam. Şehrin üzerine örtülen o laciverdimsi örtünün dışına çıkabilecekmişim gibi sanki, durmadan yürüdüm. Az önce birini uğurlamış da, şimdi ne yapacağını bilemiyormuş gibi hareketsiz duran ellerim ceplerimde, nerden aklıma düştüğünü bile bilmediğim o eski, kırık şarkı dilimde, trafik ışıkları hariç yürüdüm. İnsanı yarıda bırakan trafik ışıklarıdır zaten. Sen tam kendini kaptırmış giderken kalakalırsın öylece. O kırmızı ışıkta karar verdim o gün; "bir gün trafik ışıklarının olmadığı bir yerde yürümeliyiz seninle." Üstelik yolculuk artakalanı değilken ellerimiz. Ve bir çocuğun gördüğünde komik ve çocukça bulacağı gibi elele. Kim bilir, belki biz gerçekten çocuk oluruz öyle yürürken. Sahi, biz çocukken de trafik ışıkları var mıydı bu şehirde? Ya da boşver, önemseme.
Nasıl yazıldığından bir türlü emin olamadığım kelimeler gibi dolaşıyorum zaten bugünlerde. Ne yana gitsem sanki hep yanlış. Bir köşesinde "basmayın" uyarısı bulunan çimlere dönüşüverecekmiş gibi kaldırımlar. Ve ince bir yağmur başlayacakmış gibi ardından. Ne olduğunu hiç bilemeyeceğim bir iç sıkıntısı yani. Kelimesi kelimesine hatırlamasam da, ana fikrini asla unutmayacağım cümleler gibi.
Bazen bir şeyi anlatmak bu kadar basittir işte. Seni anlayacağını bildiğin birine usulca tek kelime etmek yeter, sayfalarca cümle kurmak yerine. Bazen bütün hayatını içinden geçirebilecek birkaç kelime söyleyip, ellerinle bir cümleye tamamlamak gerek. Oysa ne garip, şimdi tek kelime bile bulamıyorum ben, sana söyleyecek.
25 Kasım 2011 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
çok güzel yazıyorsun, gerçekten, çok beğeniyorum kelimelere can vermeni....
Bayıldım ..
bazen...
bazen öyle işte...
"Bir köşesinde "basmayın" uyarısı bulunan çimlere dönüşüverecekmiş gibi kaldırımlar. "
seni okumak nasıl diyeyim "başka türlü bir şey"
iyi ki yazıyosun..
"Ne dedğini unutsam da hissettiğimi hatırlamam gibi" diye naçizane bir ialve benden..Eline sağlık, bayıldım..
Yorum Gönder