Savrulan simitlerin ardı sıra uçuşup duran martılar, hangi kapıya gideceğini şaşıran bayram çocukları gibiydi o ikindi vakti. Bense, cimri bir teyze misali, ellerim ceplerimde oturuyordum öylece, nefesimi dumanlandırarak. Görsen hemen tanırdın beni. Belki görsen, severdin bile.
Herkesten harçlık istenmesine kızan anneler gibi, kaş-göz işaretiyle martılara anlatmaya çalışırken derdini, kararıyordu gökyüzü. İçim sıkılıyordu. Kalkıp yürüyordum, caddenin deniz tarafındaki gökyüzü grisi parke taşları üzerinde. O sıra, ağır çekime alınmış bir film karesi gibi yağmaya başlıyordu kar. Ve ben, o çok sevdiğim filmlerin kahramanlarından biri sanıyordum kendimi yine. Oysa biliyordum, birbirinin aynı geçirdiğim günler, bir kahraman yapmaya yetmiyordu beni. Bunun farkına vardığımdan mı bilmiyorum, geçip oturuyordum karşıma çıkan ilk bankın köşesine.
Az ileride balık tutan adamlar vardı. Oltaları çoğu zaman boş çekiyorlardı ama, onları izlemekten alamıyorum kendimi yine de. Elinde bir bardak çayla, gülümseyerek yanıma yaklaşan adamı çok geç farkettim bu yüzden. "Şirketten" diyordu, nasırlı elleriyle bardağı uzatırken. Ellerimi bardağa sarıyordum teşekkür ederek. Hiç aklımın ucuna bile gelmeyecek o ikramdan bir yudum aldıktan sonra, başımı kaldırıp tekrar bakıyordum balıkçıların çektikleri boş oltalara. "Boş ver" diyordum içimden, "bugünün de bir yarını var nasıl olsa!"
30 Ocak 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
belki de biribiri ardına aynı geçen günlere rağmen mutluluğu buluğ çıkarıp tadarak yaşamaktır gerçek kahramanlık, ne dersin ..
"Ah bi yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi çaresi bulunur çıkmazların
Bi uyuyup uyanalım"
:))
"Her kış bir gün biter. Güneş, herkese doğar." M. Mungan, Şairin Romanı. =)
o bir bardak çayda saklıdır umut belki de...
Görmeden de sevilir kişi, mesela yazdıklarından..
Yorum Gönder