Gidenler en çok seslerini bırakırlar size. Fotoğrafları olsa yine iyi, atarsınız bir çekmeceye; ama sesleri... Yaşadığınız onlarca anıyla birlikte, sevdiğiniz bir filmin en güzel sahneleri gibi dolanır dururlar zihninizde. Oysa bilirsiniz, yönetmen kızı orada boşuna ağlatmıştır. Değer mi yani hiç, o adam için üzülmeye?
Böyle diyordum işte içimden, yemyeşil dalların arasından görünen gökyüzü gibi uzak ve alabildiğine mavi bakıyorken gözlerime. Hani öyle ki, neredeyse birazdan bir kuş havalanacaktı saçlarından. Kim bilir, belki ellerine konacaktı. Ve gidip bir şiirin içine karışacaktı ardından. Muhtemelen aynı anda hatırlayıp o cümleyi, birbirimize bakacaktık çook uzaklardan. Sonra beraber söyleyecektik belki; "niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına." Böyle şeyler hep filmlerde olmaz ya, uzun uzun susacaktık hiç yorulmadan.
Sonra birimiz boş bardağı havaya kaldırıp birer tane daha isterken, diğerimiz bir sigara yakacaktı. Dilimize dolanan efkârlı şarkılar da konacaktı elbet masaya, sigara dumanın tavana doğru uzayıp gitmesiyle eşzamanlı. Masanın bir yerlerinde, sanki bir filme rast gelmişçesine dalıp gitmişken gözlerimiz, duman gibi yayılacaktı odaya, şarkılar da. Ve sonra bütün kuşlar bir bir yüreğimizden havalanacaktı...
*Başlık ve tırnak içindeki cümle; Nilgün Marmara
7 yorum:
en son sesler unutulurmuş biliyormusun... Ne tuhaf...
"İçimden kuşlar göçüyor" kitabını hatırladım, İnci Aral'ın..
"Öyle güzelsin ki ......."
Hiç bir şeyi ertelemeyiniz derim...
Sonra keşkeler çoğalır içimizde.
Sevgiler..
bu başka türlü olmuş be parpalim...çok başka türlü...
belki de yeni yazı zamanı gelmiştir.
Yorum Gönder