4 Eylül 2012 Salı

Resim

Rüzgârın saçlarımı uçuşturup durduğu ve belki de herkesin çoktan öyle olduğunu unuttuğu bir yaz akşamıydı. Gökyüzüyle deniz, bir örnek giydirilmiş kardeşler gibi salınıyorlardı karşımda. Gidip, yeşil boyalı, üzerinde Selma ile Umut'un aşkları kazılı bir banka oturmuştum. Ellerim, benden kaçmak isterlermiş gibi açılmışlardı iki yana.
Tam o sıra, sol tarafımdaki banka yaklaşıp, yüzüne gelen saçlarını acemi hareketlerle bertaraf eden bir küçük kız, elinde tükenmek bilmeyen kederini temsilen bir kalemle soruyor adama: "Alır mısın amca?" Bir çocuk niye kalem satar böyle bir akşam üstü? Daha da önemlisi, bir çocuk niye yalınayak bir şeyler satar sokaklarda, daha oyunlardan yana bile hiç gülmemişken yüzü? Bilmiyordum.
Adam elindeki kitabı kapatıp çocuğa bakıyordu uzun uzun. Belki bir şeyler soruyordu sonra. Ya da birçok şey gibi, öyle olmasını istediğim için ben yakıştırıyordum bunu o adama. Sonra neden bilmem, ikisi de gülüyordu. Bence birileri bir yerlerde, bazı cümlelerden sonra gülümsüyordu mutlaka. Öyle olmuyorsa bile olmalıydı. Mesela o çocuk, resimler çizmeliydi elindeki kalemlerle, kağıtlara. Ve hayat, o çocukların çizdiği resimlerden ibaret bir şey olabilmeliydi yalnızca...

5 yorum:

safransarı dedi ki...

O kalemle kendi kaderini yazabilseydi , bir gülüş daha parçalanmadan bir gözde hayat bulacaktı belki..

Nehire dedi ki...

Küçük kızın yaptığı resimler,belki de her daim karekalem,olacaktır...

Zeugma dedi ki...

Sen onları izlerken bunları hayal edebilmen bile öyle güzel ki...

mor kedi dedi ki...

Selma ile Umut'un aşkı.
Umut'un tanıdık kalbi, ne çok şey anımsattı bana.
Vakit yine bir akşam üstü sokaklarda çocuk sesleri...
"Bence birileri bir yerlerde, bazı cümlelerden sonra gülümsüyordu mutlaka." Bence de...

beenmaya dedi ki...

sen çizdin belki de olması gereken resmi kendi kelimelerinle...