1 Şubat 2009 Pazar

Ruh halim

İçim daralıyor bugünlerde. Sanki biri gırtlağıma basıyor ve nefessiz kalıyorum. İçimde nedenini bilmediğim bir kızgınlık var. Bunu tetikleyen şeyler de var tabii. Ama kendime hatırlatmak istemiyorum onları. ”Hatırlatmak istemiyormuş kendine, laf” diye söyleniyor içimdeki ben. O da en az benim kadar biliyor, unutmak diye bir şeye inanmadığımı. İnsan sadece yaşanabilir hale getiriyor tüm kötü olayları.
Yağmur yağıyor…
Kaçmaya çalıştığım her şeye çaresizce yakalanışım gibi, yakalanıyorum yağmura da. Islanıyorum…
Sonbaharın kışa dönüşümünde, ağaçlara zor bela tutunan yaprakları sırtından vuruyor yağmur. Onları da yere döküveriyor benim gibi. Peki ya gönül dalımızın yaprakları? Onlar ne kadar dayanıyor fırtınalara? Kimbilir içimizde ne yapraklar dökülüyor, çıkan fırtınaların ardından.
İçim acıyor…
Ben kışları hiç sevmiyorum. Bu kasvet, bu karanlık, beni daha da çekilmez kılıyor. Oysa ben güneş açmak istiyorum, dağ başlarında doğan güne ortak olmak. Gökyüzü olmak istiyorum, o koskoca mavilikte kaybolmak. Deniz olmak istiyorum, kimi dalgalı, kimi durgun yol almak. Yeşil olmak istiyorum, toprak kokmak, çimen kokmak. Ben olmak istiyorum sadece, bir de kendim gibi kalmak. Rahat bırak beni dünya!

Şubat/2009

0 yorum: