15 Ağustos 2007 Çarşamba

Erken büyüyen çocuklar...

Çocuktuk. Büyürken bizde eksik bırakılanları, eksik kaldıklarımızı farkedemedik. Derin yaralarımızdan, yeri doldurulmaz boşluklarımızdan bihaberdik. Oysa ne güzeldi çocuk olmak.

Ayakkabılar, giysiler, “seneye de giyilsin” diye büyük alınır; en güzel giysiler, özel yerler için saklanırdı. Gün gelir, bir yere gidileceği tutar ve o özel giysiler çıkardı sandıklardan. Ama bakılırdı ki, küçülmüş… Gidilecek özel yerleri beklerken hayli zaman geçmiş ama o yerlere bir türlü gidilememiş. Hep geç kalınmış… Bu saklama hevesi sevgilere de mi sinmişti bilinmez, saklanırdı sevgiler de.

Malzemesinden çalınmış inşaatlar gibi büyüdük. Eksildik büyüdükçe. Daha durgun, daha suskun olduk. Hayatın binbir yüzünden bir tanesi, bizi biraz erken ziyaret etti. Kabullenip yüzleştikçe, daha olgun olduk.

Erken büyüyen çocuklardık artık. Dünyayı buğulu bir camın ardından tanımaya çalıştık. Tekrarlana tekrarlana ruhumuza işledi kalıplaşmış "doğrular". Kimi doğruların aslında ne kadar yanlış olduğunu zamanla anlayacaktık. Oysa zaman, bizi hiç anlamayacaktı.

Yıllar sonra, yeniden yaşayabilmek için çocukluğumuzu, tek yapabileceğimiz şeydi ardımıza bakmak. O zamanlar büyümek zorunluluktu, şimdi ise geçen zamanın peşinde koşturup durmak…

Ağustos/2007

0 yorum: