Herzamanki günlerimden birinin akşamı, gecesi hatta.Yalnızım. Aklımda onlarca düşünce, içimde neye yoracağımı bilemediğim bir huzursuzluk. Gözüm kitabımda, aklım kimbilir nerde? Okuduğum birkaç sayfadan bakıyorum ki aklımda birşey yok, koydum kenara. Bilgisayardan şarkılar seçiyor, en sevdiğim şarkıda bile değiştiriyorum. Ya gerçekten huzursuzum, ya da kendimi huzursuz ediyorum. Dilimde bir melodi, bugünlerin takıldığım şarkısından. “İster sev, ister sevil.Hiçbirşey olması gerektiği gibi değil” diyor.
Peki neden? Ne değişti ya da neyi değiştirdim de artık hiçbirşeyi yerli yerine oturtamıyorum. Ruhsuz, duygusuz der oldular bana. Öyle miyim?
Aslında değilim. Öylesine kanar ki içimdeki yaralar, onlar kanadıkça yükseltir, kalınlaştırırım duvarlarımı. Her canımın yanışı daha kontrollü, daha mantıklı olmayı miras bırakır bana.
Ben istemiyor muyum sevmek, kalbimin atışlarını dinlemek. Bir yandan deli gibi bunu isterken, diğer yandan problem istemiyorum. Hem kalbim, hem mantığım kabul etsin istiyorum olacaksa eğer. Çok mu zor? Zor biliyorum. Cevabını bildiğim soruları inatla soruyorum hala.
Ve korkuyorum.Yeniden başlamaktan, yanlış adımlar atmaktan, olmayacak şeyler için mücadele etmekten. Yorgunum çünkü dermanım yok. “Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek” diyor ya şair. Beni de bu olabilirlikler, acabalar, korkular yiyip bitirecek.
Hala yarındayım. “Hayat bir gündür, o da bugündür.” ama ben hep yarındayım, bugünlerim yok.
Değişmem gerek. Birşeyleri bekler gibi yaşamaktan kurtulmam, yeniden sevebilmem gerek…
Ağustos/2007
10 Ağustos 2007 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder