Güneş vuruyor karşı binanın pencerelerine. Güneş, kışın sokağa çıkmak için annelerine dil döken çocukların, atkının bağlanmasına bile sabredemediği zamanlarda olduğu gibi, aceleci. "Tamam anne" diyor bulutlara, "bırak da gideyim arkadaşlarımın yanına." Anne her zamanki gibi temkinli, iyice sarıp sarmalamadan yollamayacak onu. Çünkü çocuk olmayalı, neden bu kadar aceleci olduklarını hatırlayamayacağı kadar, uzun zaman oldu...
3
yorum:
Adsız
dedi ki...
Şu bakış açılarını kitap yapmamak için arkanda duran hayali bir silahtan mı korkarsın?
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
3 yorum:
Şu bakış açılarını kitap yapmamak için arkanda duran hayali bir silahtan mı korkarsın?
unutulur mu çocukluk, üzerinden onca zaman geçse bile içimizde sakınıp sakladığımız o zamanlar unutulur mu hiç?
ve ne güzel olmuş burası böyle, sen ne güzelsin sonra, dudağının kenarına takılı kalmış tebessümün ve o tebessüme inat gözlerinde hüzün...
Annelik tüm çocukluk hislerinin önüne geçiyor...
Tıpkı güneşi saklayan bulutlar gibi.
Oysa güneş varken çocukla çocuk olmak lazım gelmez mi?
Anneliğin arkasına saklanmak niye!
Bak işte öyle duygular yaşattın ki yine sevgili Tülay yazmadan edemedim.
Sevgiler
Yorum Gönder