Tek başına olsa da onlarca anlama gelebilecek bir kelime gibi yürüyordum o akşam, sokak lambaları eşliğinde. Yine yağmur yağıyordu. Yağmur zaten günlerdir yağıyordu. Yağdıkça günleri uzatıyor ve sanki bu soğuk, kasvetli havayı, bitmez tükenmez günlerle haklı göstermeye çalışıyordu. Ama işte, sevmediği bir şeyin haklılığını görmeye dayanamıyordu bazen insan.
Yine de, mevsimin bütün olumsuzluklarına rağmen bir kadın, sevgilisinin yanına geleceğini öğrendiğinde, nasıl göründüğünün sorulacağı ilk yer orasıymış gibi, gayri ihtiyari, elini soğan kabuğu saçlarına götürüyordu bir yerlerde. İşte hayat da tam orada başlıyordu. Yani bir kadının sevgilisini hevesle beklediği o yerde. Hayat zaten çoğu zaman ilişkiliydi ya beklemekle. Sadece ben hep dayanamayıp yürüyordum.
Kulağımda notalı, sol anahtarlı küpem salınıp, hiç bilmediğim bir şarkıyı çalarken, içimde söylenmemiş onlarca cümleyle yürüyordum yine. Bir adam, kül kedisinin kaybettiği ayakkabı tekiymiş de adım, söylediğinde dönüp bakmazsam eğer, boynunu büküp gidecekmiş gibi seslendiğinde, yeni bitmişti şarkım. İnsan güzel bir şarkının ertesinde bütün soruları cevaplayabileceğini sanıyor bazen. Ne yanılgı. Çünkü bilirsin sen de, cevaplar için değil, uzun uzun sorular içindir her şarkı.
12 Ocak 2012 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
Çok güzel, daha sık yazman daha da güzel:))
kulağındaki notalı, sol anahtarlı bir küpe hiç bilmediğin bir şarkıyı mı söylüyor gerçekten. yoksa bildiğin ve unuttuğun sandığın bir şarkıyı mı?
Çok beğendim Tülay'cım, güzel yüreğine sağlık :)
çok iyi geldi :)
keyifliydi hikaye... çok beğendim, tebrikler...
Çok güzeldi..Beklemekle ilişkili hayat, biz beklerken geçip gidiyor hebersiz...
bu yazıyı ne kadar sevdim ben böyle...
Çok etkileyiciydi...
belki de ıslıkla sana geri dönsün diyedir şarkılar..
Yorum Gönder