Bugünlerde, yarım bıraktığım bir kitaba başladım yeniden. Karakterlerden birinin anlattıklarında, kendimle benzerlikler buldum. Ve bu özdeşleşme, kitabın akıp gitme nedeni oldu.
6-7 kişiden oluşan bir terapi grubu içinde bir kadın. Dikkat ya da ilgi çekici olmadığını, hatta grupta bulunan diğer bir kadının güzelliği ve popülerliği yanında ezildiğini hissettiğini anlatıyor bir gün. Sonra grupta bulunan diğer kişiler, kadının çok eskilere dayanan ruh halinin yansıması ışığında, saklanmadan bir sorunu konuşmaya başlıyorlar. Kadının hissettikleri için, ulaştıkları çok önemli bir açmaz var. “Önemsenmediğini, geri planda kaldığını düşündüğü halde, bütün bakışlar ona yöneldiğinde, bu durumdan bir an önce kurtulmak istiyor olması.” İşte tam kendimle özdeşleştirdiğim nokta. Okul zamanlarım boyunca, derse geç girmekten, yani herkesten sonra sınıfa girmekten hoşlanmadığımı hatırlıyorum. Ve bu, kitapta adı geçmese de özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir durum.
İlerleyen zamanlarda grup üyeleri, uzun zamandır terapiye devam ediyor olmalarına rağmen, hep kendilerine sakladıkları sırlarını açıklama cesareti gösteriyorlar. Hepimizin sadece kendimize sakladığımız şeyler yok mudur? Belki nasıl ifade edileceğini bilmediğimizden, belki de yaşadığımız şeyi ya da onu anlatmayı kendimize yedirememekten, içimizde en kuytu raflara kaldırdığımız şeyler bahsettiğim. Siz bunları okurken içinizde kıpırdanan; etrafınızda koşulsuz, sınırsız bir açıklıkla herşeyi paylaşabileceğiniz insanlar olmasına rağmen sakladığınız şeyler.
Üniversite sınavı defterinin benim için kapandığı zamanlarda bir gün, bir tanıdığımızla “ne okumak isterdin?” sorusu üzerine konuşuyorduk. “Psikoloji okumak isterdim.” demiştim. O zamanlar aklıma ve içime sinen tek şey, psikoloji okumaktı, ki hala ilgim var. “Bizim ülkede insanlar, dertlerini paylaşacak dost bulmakta zorlanmazlar. Yani yaşadığın ülke için, psikoloji pek öngörülü bir seçim olmazdı.” demişti o da. Çeşitli nedenlerle hiçbirşeyi istediğin gibi ifade edemediğin noktada, üstünkörü bir anlatıma, en duyarlı arkadaşlar bile yeterli yönlendirici cevapları bulamayacağı için; belki tahmin edebileceğimden de öngörülü bir seçim olurdu psikoloji. Ama olmadı…Şimdi ben de onun bahsettiği o arkadaşlardan biriyim belki.
Galiba kendime de yapabildiğim en iyi arkadaşlık, bu konuda. Hissettiklerimi adlandırmak ve yönlendirmek konusunda, gözle görülür bir yardımdan söz edebilirim. Zaten herşey, önce kendine açık olmakla, kendini kandırmayı bırakmakla başlamaz mıydı?
Şubat/2008
28 Şubat 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder