Gözüme saplanıp kalan ağrının stresten olduğunu söylüyor doktor. Oysa ben biliyorum, gördüklerine dayanamadığında başlıyor o ağrı. Karanlığın içine yayılan güzel bir düş gibi başlasa şarkılar diyorum ve ben kapalı tutsam gözlerimi. Filmleri hatırlasam, bazı anıları tekrar tekrar yaşasam; unutsam bütün o ağrı-sızıyı... ama olmuyor.
Sanki stresten uzak durulabilirmiş gibi, anlatıp duruyor doktor. Bense yüzüme yerleşen o garip ifadeyle, söylediklerini harfiyen uygulayabileceğime inandırmaya çalışıyorum onu. Oysa daha baştan biliyorum neler söyleyeceğini. Ve hepsinden önemlisi, baştan biliyorum hiçbiri için söz veremeyeceğimi. Çünkü verdiğim sözleri tutmaya kurulu benim saatim. Nasılsa unutur, o zamana kadar kimbilir neler değişir diye umursamadığım olmuyor hiç. Olur mu olmaz mı diye tartmadan dökülmüyor dudaklarımdan. Öyle bakma yüzüme! Evet... ben bütün sözlerin tutulacağını sanırım. O yüzden bana söz verme... İnanırım.
22 Nisan 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Söz vermeye çekinirim ben y atutamazsam diye içim içimi yer, öyle olunca söz verdimse kesin tutarım. Ama naşkalarının kendi sözlerini bile tutamayışına takılmak kötü bir takıntı belki, büyük hayal kırıklığı. Söze değer verenlerin işi çok zor.
Yorum Gönder