Köy evinin güneşliğinde, ikindi vakitlerinin değişilmez çay sofralarından birinde oturuyorduk. Muhtemelen ortaokula gidiyordum o sıralar. Okullar kapandıktan ve günleri saatlere bölüp, hepsini güç bela ardımda bıraktıktan sonra gelmiştim memlekete. Dün gibi hatırlıyorum o günü; hem benim tatilimin, hem de ayın ilk günüydü. Bugün günlerden ne?, diye sormuştu dayım. Salı'ydı. Salıdan salı'ya 29, çarşamba 30, perşembe 31, diye bir hesap tutturdu. Dalga geçtiğini sandım önce. O yüzden üşenmeyip ay sonuna kadar bütün günleri saydım tek tek, onlar gülüşürken. Haklıydı. Ama tesadüftü kesinlikle. Bu sefer içeri gidip, elime takvimi aldım ve diğer aylarda da yaptım aynı hesabı. Tutuyordu. O günden beri aklıma mıh gibi kazılı bu hesap. Evet, hayatın bir matematiği vardı, şu okulda gördüğümüz dersten pek bir farkı olmayan. Ama bazen, bilinmeyenine ne kadar değer verirsen ver, hiçbir hesap tutmuyordu, eşitliğin diğer yanına kendini koymadığından.
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
3 yorum:
sensin öznesi hayatın/ın. sen yoksan hesap çok belki ama hayat yok!
Çok ilginç ama doğru. Ay içinde ya da kısa gün hesaplarını ben de öyle yapıyorum. bugün 19 çarşamba, 26 da çarşamba gibi...
Demek yalnız değilmişim.
FETHİYE NALDEMİR DEMİRCİ
Çok tanıdık bir an, çok tanıdık bir çocuğun ağzından ancak böyle güzel öykülenebilirdi.
Yorum Gönder