Onca gülen yüzün arasında, bütün sevinçlerini yitirmiş bir gülümseyişle duruyordum öylece. Anlıyorlar mıydı beni dersin? Anlatamıyordum ki. Neresinden başlayacağımı bir türlü bilemediğim bir hikâyenin kıyısında kalmış, bir dere olmuş akıyordum usul usul. Akıp giden bir derenin derinliğinden kim kuşkuya düşerdi ki? Oysa azalmıştı suyum. Küçük bir çocuğun ayak bileklerinde dolanır dururdum en fazla. Ya da çakıl taşından hallice bir parça taşın etrafında. Ben, kimse görmeden akan küçük bir dereydim yalnızca. Daha fazlası nasıl olunur bilmiyordum ki...
Ah içimizde henüz açığa çıkmamış, belki hiç çıkmayacak, ama çıkmadılar diye yok yazılmayacak konsantre benliklerimiz var hepimizin... Sadece biraz su; bu işte...
daha fazlasıydın bir zaman... çok daha taşkın bir nehir... belki yıkıp geçtiğin yerleri bile hatırlamıyorsun. ama çok daha fazlasıydın bir vakit. azalmayı öğrendin. atmayı fazlalıklarını. bir çocuğun zıplayarak kendini eğlendireceği bir su birikintisisin. bir karıncanın içtiği azıcık su ol artık. öyle ki, güneş vurdumu yüzüne, çeksin toprağın seni içine...
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
6 yorum:
Küçük dereler okyonusa dönüşebilir. eğer durmadan akabiliyorlar ise, bu mümkündür..
Ah içimizde henüz açığa çıkmamış, belki hiç çıkmayacak, ama çıkmadılar diye yok yazılmayacak konsantre benliklerimiz var hepimizin...
Sadece biraz su; bu işte...
bu satırlar okunduktan sonra kendine nasıl gelinir bilmiyordum ki..
daha fazlasıydın bir zaman... çok daha taşkın bir nehir... belki yıkıp geçtiğin yerleri bile hatırlamıyorsun. ama çok daha fazlasıydın bir vakit. azalmayı öğrendin. atmayı fazlalıklarını. bir çocuğun zıplayarak kendini eğlendireceği bir su birikintisisin. bir karıncanın içtiği azıcık su ol artık. öyle ki, güneş vurdumu yüzüne, çeksin toprağın seni içine...
YORUM DEĞİL---
bu yazını alıp koyabilir miyim bloguma, altına da yorumumu yazarak...
Evren; pek tabii ;)
Yorum Gönder