Mutluluk nedir ya da nerededir? Herkesin ayrı ayrı tarifleri vardır muhakkak. Kimimiz sadece tarifini yaptığı anlarda yaşayabilirken o duyguyu, kimisi hayatının merkezine oturtuyor. Tıpkı pollyanna gibi.
Sevimsiz ve çokça sinir bozucu bir kendini kandırma haline, mutluluk deniyor olmasına ne kadar sinir oluyorum bir bilseniz. Ama bilmiyorum da doğrusu hangisi? Tek doğrusu hayaller kurup gerçeklerle yaşamak olan biri için, bardağın hep o azıcık dolu kısmına bakmak ne kadar zor biliyorum. Böyle bir mantığı anlayamıyorum da zaten.
Hayat bir oyun.Ve belki sürdürebilmek için bir mutluluk oyununa gereksinimimiz de var. Ama yaşadığımız acılar, yüreğimizi parçalara bölecek kadar gerçeklik taşıyorlar. O oyunda, bu yaşadıklarımıza da yer açtınız mı, söyler misiniz?
Böyle değildi evvelden bu işler. İnsanların canları yine sıkılırdı, sıkıntıları çokta çabuk olmasa da geçerdi. Bir daha ki sıkıntıda, bir öncekinden silinememiş, sindirilememiş hüzünler var olmazdı.
Şimdi zamanın boşluğuna düşmüş gibiyiz. Yaşadığımız her sıkıntının bizde bıraktığı tortular, görünmeyen bir yerde, için için birikiyorlar. Her seferinde onlar yenileniyorlar; biz eskiyor, yıpranıyoruz.
En azından benim kadar bir hastalıklı mutsuzluk haline yakalanmamışsanız henüz, “diğerleri” sıfatından kurtulma olasılığınız yüksek. Ama ben hala “diğerleri”ndenim.
Bi git başımdan Pollyanna ya, bi git ya…
Ocak/2008
21 Ocak 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder