...
Boş bir sıra bulup oturdular. Güler'in çantası aralarında kaldı.
-En kötüsü güzel burunlu yaratılmaktır. Adınız Güler değil mi?
-Ben daha sizinkini bilmiyorum.
-Öğreneceksiniz. Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor. (Sustu. Bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: Sigara içtiğimi. İşte bir başkası: Bütün bu "siz"ler, "iz"ler, "uz"lardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelirler bana. İkinci konuşmamda "sen" diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. Ne dersin(iz)?
-Galiba sizi anlıyorum.
-Yanılıyorsun. "Siz" anlanamaz, "sen" anlanır. Bazı kitaplarda "sizi seviyorum"u okuyunca gülerim. Sanki "siz" sevilirmiş! "Sen" sevilir, değil mi?
-Seni anlıyorum. (Kızardı.)
... (Aylak Adam / Yusuf ATILGAN)
...
-Nefret ediyorum bu yaka kartı meselesinden. Herkes, "hormonsuzdur" damgasıyla satılan domatesler gibi görünüyor bunlarla" dedi Ziad.
-Ben de hiç bilemem, takayım mı, takmayayım mı?
-Ortadoğulusun sen de, ondan. Tahammül edemiyoruz biz öyle şeye.
-Neye?
-Hikâyemizi anlatmadan birbirimizi tanımaya.
... (Muz Sesleri / Ece TEMELKURAN)
21 Nisan 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Tanımak, ne zor kelime...Çok doğru..
Güzel bir paylaşım olmuş etkilendim ..Teşekkürler canım:)
çok şey anlatan güzel bir yazı olmuş teşekkürler paylaşım için.. sevgiler..
Seni seviyorum Tülay... evet sizi sevmek diye bir cümle olamaz değil mi:)))
Geçen gün elime aldım bıraktım Aylak Adamı ama okumalıyım galiba...
Muz Seslerini çok beğenerek okudum. Hep portakal çiçeği koksunartık Lübnan diyerek bitirdim...
Yorum Gönder