Konuşmadığımı söylüyorlar. Neden bu kadar az konuştuğumu sorup duruyorlar. Bilseler içimde uğuldayıp duran sesleri, bir bilseler... Onca gürültünün arasında sessiz sedasız oturuyor olmanın, benim için bir başarı olduğunu hissedebilseler...
Sessizliğin sesi...Oksimoron mudur değil midir bilmiyorum ama sessizliğinin sesinin aslında ne fırtınaları taşıdığını , ne gel gitlere göğüs gerdiğini , günahsız iken ne büyük günahlara kucak açtığını...Siren kayalıkları vardır Foça'da.Üzerinde deniz kızlarının şarkı söylediği ve denizcileri kayalıklara çektiği.Ben bir gün , kulaklarımı tıkamayı unuttum.Duyan olur bir gün şarkıları.Kulaklarını tıkamayı unutan çıkar mutlaka.
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
5 yorum:
Seni seviyorum...
Gözlerini, onların gülmesini, hüznünü de ama...
Artık erkek olmadığımı biliyorsun değil mi? :)
Galiba böyle yorumlar yazdığın için, seni okumaya başlamadan önce, erkek olduğunu düşünmüştüm. :))
Bana "niye az konuşuyorsun" diye sormayan nadir insanlardansın hem sen. Sen de seni sevdiğimi biliyorsun değil mi? :)
Biliyorum kuzum, senin için katil olabilceğimi de bil iyisimi sen, olursa vukuatım, parlaiment getir e mi?
Sessizliğin sesi...Oksimoron mudur değil midir bilmiyorum ama sessizliğinin sesinin aslında ne fırtınaları taşıdığını , ne gel gitlere göğüs gerdiğini , günahsız iken ne büyük günahlara kucak açtığını...Siren kayalıkları vardır Foça'da.Üzerinde deniz kızlarının şarkı söylediği ve denizcileri kayalıklara çektiği.Ben bir gün , kulaklarımı tıkamayı unuttum.Duyan olur bir gün şarkıları.Kulaklarını tıkamayı unutan çıkar mutlaka.
Bu sususların ardında haykırışlr mı gelecek acaba? Yoksa çocuklar gibi hıçkırıklvr mı, ağlayışlar mı gelecek için için?
Yorum Gönder