Bir bardak suyu masmavi bir denize çevirecek kadar berrak ve güneşli bir bahar sabahına benziyordu gözleri. Sevdiğini gördüğünde eli ayağına dolaşan aşıklar gibi, kaşlarına dokunduğunda pür telâş uzaklaşan kirpikleri, küçükken çizdiğim resimlerdeki güneş ışınları misali yayılıyordu dört bir tarafa.
Oysa bulutluydu o gün hava. Kuşlar, hatırlamak istemedikleri bir anıları varmış da gökyüzünden uzakta kalmak istiyorlarmış gibi kaldırımları adımlıyorlardı durmadan, ufacık ayaklarıyla. İnsan kalabalığından ürkseler bile ayrılamıyorlardı o pembe parke taşlarından. Sağa sola kaçışıyorlardı yalnızca. "Siz kaçışmayın ben kenardan geçerim"in anlatılmaz çaresizliğiyle, onlar kadar ürkek adımlıyordum ben de kaldırımları. Gülümsesem anlarlar mıydı acaba? Gülümsüyordum.
Bugünlerde ellerimi sürekli bir yerlere çarpıp durduğumu hatırlıyordum gülümseyince. Gülümseyişim ellerimdeki kızarıklıklar, çizgiler, yara-bereler gibi ilk farkedilecek şey oluyordu yüzümde. Hani güzelliğinden değil de, belirgin olduğu için sadece. Sonra karşı konulmaz bir ağlama isteğiyle doluyordu içim böyle düşününce. Oturup ağlasam diyordum şu yol kenarında. Biri gelip "iyi misin?" diye sorsa ve ben daha çok ağlasam. Kuşlar, sevdiklerinin acısı karşısında kendi acılarını unutan insanlar gibi, bulutların bir göle benzettiği gökyüzüne doğru havalanıp uçsalar o sıra. Ve ben, sırf seni hatırlamak için dokunmasam bardaktaki suya.
23 Kasım 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Yine incecik okşamışsın.
Arif Damar'ın 'Yüz güvercin pırr demiş uçmuş gibi ürkerim her gidişinde' dizelerini hatırlattın.
Su gibi içtim ben de yazını. . :)
uyy da çkimi, si ti lazi orei?
si parpali, ma çona...:))
o bardaktaki su olası geliyor insanın :)
yine çok güzeldii..
bir bardak suda
ne fırtınalar kopar bazen
bir yumrukçuk yüreğe ne hayatlar sığdığı gibi...
sevgiyle
Yorum Gönder