Onu ilk gördüğümde yaz başıydı. Anneannem olsa, "domateslerin ilaçlanma zamanı" filan diye anlatırdı muhakkak. Ömrünü toprakla geçirmiş insanların zamanı tanımlama biçimleri öyledir çünkü. Oysa benim için, çoğu zaman manasız günlerden ibarettir hayat. O gün de öyleydi işte.
Oyun havasından hâllice bir şarkıyı, anlamsız bir yavaşlıkla söyleyen şarkıcılar gibi salınarak yürüyordum sokaklarda. Yürümek dediysem de, öyle hafife alma. Bu şehrin kalabalığında yol bulup da yürümek marifettir çoğu zaman. Daha fazla dayanamayacağımı anladığım zamanlarda hep olduğu gibi, karşıma çıkan ilk kitapçıya atmıştım kendimi. Hem raflar arasında dolanıp, hem kendine verdiğin "bir şey almayacağım" sözünü tutmak ne zordur böyle anlarda, bilirsin. O yüzden, özellikle alınacaklar listesindeki kitapların önünden geçerken, sadece uzaktan bakmakla yetinmiştim. İşte o kitaplardan birine hayran hayran bakarken ben öyle, bir el uzanıp aldı baktığım kitabı raftan. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi takip ettim kitabı, çizdiği şeklin, anlattığı şeye tıpatıp benzediğine inanan çocukların ciddiyetiyle bakan o yüze ulaşıncaya kadar. Bal rengi gözleri ve o gözlerin katıştırıldığı süt misali esmerlemiş tenini görünce, küçükken her öksürdüğümde içtiğim ballı sütleri mi anımsadım nedir, öksürdüm yine. Güldü... ve geçti.
Diyorum ya, onu gördüğüm ilk gündü bu. Sonra hep başka başka yerlerde, bazen gözlerini, bazen gülüşünü gördüğümü sandım. Belki her defasında daha az yanıldım, kim bilir. Ama bir daha hiç öksürmedim öyle.
18 Ocak 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
çok güzel yine.
cok guzel fakat devamı var gıbı yada olması gerekır gıbı yarım kalmıslık var en guzel yerınde
çok ince ve gizemli
Devamı gelmeli.
Selamlar
seviyorum kız seni :))
Bazı insanlar hani nasıl desem uğruna öldüğünü bile düşündürecek kadar yakınımız da ve fakat hiç yokmuş gibi uzağımıza düşerler..
Dün ben de Anzer balımsın sen benim dedim gülümsedi o an onun uğruna öle bileceğimi hissettim ..
gördün belki de. ama parça parça...
tarifsiz yine...ne güzelsin sen..
Tülay ne garip , olmadık zamanlarda bir bakış, bir gülüş, bir ufacık hareket nasıl iz bırakır insanda.
Bırakır bırakmasına da böyle güzel anlatılır bu...
keyifle okurken kitabimi elimden almislar gibi oldum..:) devami gelecek degil mi? :)
bence en güzel yerinde bitmiş öykü, öyle güzel bitmiş ki, çocukluğun ballı sütlerinin masumiyeti bir tad olarak kalacak hep belleğimizde..
Yorum Gönder