12 Kasım 2007 Pazartesi

Boşluk

Bir fincan yeni demlenmiş çay elimde, camdan dışarıya boş boş bakıyor gözlerim. “Gidelim buralardan, dayanamıyorum.” diyor Nazan Öncel. Sorunum buralarla mı bilmiyorum ama, şu an bulunduğum duygularla ilgili olduğunu iyi biliyorum.
Çok sıkıldım artık aynı ruh halini yaşamaktan, aynı şeyleri anlatmaktan. Çok sıkıldım şarkı sözleriyle avunmaktan. Her silkinmeye çalışmamla, daha da bir yer ediyor bu haller bende. Başka türlüsünü bilmiyorum, deniyorum ama beceremiyorum.
Dostlarla oturup konuşmanın yarattığı heyecan ve belki de umut, yoklayıp geçiveren tatlı bir esinti oluyor. Soğuk bir İstanbul akşamı, ellerim ceplerimde yürüyorum, kafamdakileri bir düzene sokmak için. Keşke saat bu kadar geç olmasa, durmadan yürüme isteği var içimde. Aklımdakilerin tasniflenmesi bitene kadar yürümek istiyorum. Uzun uzun yürümek, soğuk soğuk eserken rüzgâr yüzüme.
Sessiz bir bekleyiş, nedensiz ve belki gereksiz. Ama en çok da iç bunaltıcı. Hem de öyle ki, kelimeler yetmiyor durumumu tasvir etmeye. Beklediğim bir ses, ama bekleyişimin nedeni yok. Belki de var.
Mantığım işlemiyor, işlese de inkâr ediyorum zaten. Derin derin iç geçiriyorum. “Eksik bir şey mi var hayatımda?” diyor ya şarkı, var ama eksiğin adını koymaya mı korkuyorum nedir, ben de bilmiyorum. Parça parça biriktirdiklerimle dolu içim, ağzına kadar. Ama sorsan, koca bir boşluk, anlatamam. Koskocaman bir boşluk işte, içimi bu kadar dolduran.

Kasım/2007

0 yorum: