Bir yandan elimden hiç bırakmadan okumak, diğer taraftan hiç bitmesin istediğim bir Zülfü Livaneli anlatımı barındırıyor yine, “Sevdalım Hayat”. Su gibi akıyor anlatılanlar. Hem aklımı, hem gönlümü fethediyor okurken.
Sorumlulukların, şartlar ne olursa olsun inatla mücadele etmenin gerçek hikayeleriyle karşılaşıyorum. Ve her zamanki gibi bu, isteyipte yapamadıklarım için yeterince mücadele etmediğimi, gerekli cesareti gösteremediğimi düşündürüyor bana.
Giderek daha kolaycı olan bir toplumu her fırsatta eleştiriyor olsamda, galiba bu kolaycılık, farkına varmadan bana da sirayet ediyor. Kazanılmış başarılara, nasıl zorlu yollardan ve sınanarak ulaşıldığını bir kez daha anlıyorum. Kitabın öyle bölümleri oldu ki, “ben de orada olup alkışlamalı, tebrik edebilmeliydim” dediğim. Ve öyle bölümleri de oldu ki, o haksızlıklara, iftiralara nasıl göğüs gerebildiğine bir türlü akıl erdiremediğim.
Çünkü herkes kolay olanla muhatap. Yalanın, iftiranın, kişisel çıkarların peşinde; paranın, hıncın, korkunun ardı sıra gidiyor. Ve bu, hiç kendine benzemeyen sahtekar insanlarla dolduruyor etrafımızı, bir ateş çemberi gibi.
Bütün bunları bilmeme, anlamama rağmen, kendi isteklerime döndüğünde iş; nedense bir çaresizlik kaplıyor her yanımı. Kendini yeterli görmeme, sürekli bir eksikliğimi arama telaşı içinde aklım. Oysa ne çok istiyorum, benim de sevdalım olsun hayat…
Mart/2008
7 Mart 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder