Bir demet beyaz papatyayla geldi yanıma. Hayatımda aldığım üçüncü çiçekti o. En sonuncusu tarih kadar eski bir vakitteydi. Üşenmedim de saydım. On yıl olmuştu tam.
Birinin yüzünüze çok dikkatlice bakarak, elini, sizin yüzünüzdeki bir lekeyi çıkarmak ister gibi, kendi yüzünün herhangi bir yerine dokundurduğunu gördüğünüz zamanlar olmuştur. Siz de elinizi gayri ihtiyari, yüzünüzde aynı noktaya götürürsünüz. İşte öyle bir gülümseme belirdi yüzümde. Onun yüzünün yansıması gibi. Oysa ağlamak istiyordum ben.
Şarkıların verdiği sözlere inanmıyordum. Bir kitap okuyunca hayatımın değişeceğine, sabah kalktığımda bambaşka biri olabileceğime, üzülmekten bir gün vazgeçebileceğime inanmıyordum. Çünkü hiçbir şey bir anda olmamıştı benim hayatımda. Birine, bir anda kızdığım olmamıştı hiç. Muhakkak susup, anlamasını beklediğim zamanlarım olurdu, o patlama anından önce. Hiçkimse ilk görüşte âşık olmamıştı mesela bana. Eksiklik miydi bu, bilmiyordum.
Ama yine de şarkılar söyledim o akşam, gökyüzüne baktım; gözümde biriken damlaları başımı yana çevirerek akıttım. Ne oldu, diye sorarsan... hiçbir şey olmadı. Sabah yine aynı sonbaharın kollarında uyandım.
16 Kasım 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
çok gerçekçi şeylere dokunmuşsunuz,en azından kendimden parçalar gördüğüm için beğendim sanırım:) ara sıra böyle itiraf düzeyindeki yazılar insanın kendine güveninin gelmesini sağlıyor...
Peki ne yapmalıyız ki hüzünden dönelim de travmalar yaşamayalım..
Bazen..Susar kalırsın.Üstüne kelime etmek faydasız kalır.Önündeki çaydan bir yudum sigaradan bir nefes...Susarsın...Ben de sustum.
Yorum Gönder