Göz kapaklarıma yığılan uykuyu silip atmak istiyordum bir tarafa. Onun gibi olmak; durmak, yorulmak bilmeden, hatta hiç bıkmadan, sıkılmadan çalışmak... Ama olmuyordu. Onu izliyordum, elimdeki işi oyalanarak tamamlamaya çalışırken. Gece ben yatağıma uzandığımda, kapının altından odama sızan ışıktan anlıyordum ki, o hâlâ bir şeyleri derleyip toparlama telaşında. Sanki son günü, son saatleriymiş gibi geçiyordu onun için zaman. Hep elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. Oysa ben yorulmuştum. Uğraşmak da istemiyordum dahası. Belki de tek gerçek neden buydu. Her şeyi bir anda ortaya döküp uğraşmak taraftarı değildim ben. Hele de hevesle, içim dolup taşarak yapmıyorsam elimdeki işi... Ama yine de suçlu hissediyordum kendimi.
Odalar arasında gidip gelen gölgesi, kapı altından sızan ışığa yansıyordu; alamıyordum gözlerimi. Bu kadar fedakâr olabilmeyi sağlayan duygunun ne olduğunu bulmaya çalışıyordum, derin derin alarak nefesimi. Daha da yorgun düşen aklım, bedenim, uykunun kollarına bırakıyordu sonunda kendini. Yine de biliyordum, yeni güne, bir öncekinden daha azimli başlayacaktı o; ben yineleyip dururken aklımdaki soru işaretlerimi.
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Bu güzel yazıya yakışmayan bir yorum olacak ama... Çoğu zaman ben de senin gibi hissediyorum annem için. Belki kuşak farkıdır? Olabilir mi... Biraz dinlen... Güzelce bir uyku çek... Bırak kendini.
sevgiler kocaman.
Hiç durup dinlenmeden didinen, çabalayan bu kişi annen sanırım :)
Bu kadar fedakar olmayı başarabilen kim vardır başka hayatımızda?
Ve bunu sağlayan duygu da annelik duygusudur elbette Parpalicim.
Umarım yazının kahramanı hakkında yanılmadım :)
Belki kuşak farkıdır. Ya da umarım öyledir Özgür...
Yanılmadın Zeugmacım. Yaptığın bir çok tahminde yanılmadığın gibi ;)
Aslında şartsız, önermesiz ve senin doğumundan önce seninle imzalanan 3 lü bir anlaşmanın en büyük kahramanı o.
Anlaşmada ki tek şartı, senin mutlu, sağlıklı ve güvende olman. Ve bir gün evren bize böyle bir anlaşmayı imzalama gücü ve isteği veriyor...
Dişiler bu yüzden çok şanslılar bana göre.
Sevgiyle..
Hiç o gücü kendimde bulamayacakmışım gibi geliyor bana ama... Yine de yaşamadan bilinmez tabii.
Yorum Gönder