Akşam güneşi gibiydi kız. Ellerinde, yüzünde, tüm bedeninde geziniyor ama yakıp kavurmuyordu. Gözleri kamaşıyordu ona bakarken çocuğun. Kıstığı gözlerinin seçebildiği kadarı yetiyordu hayatı tanımlamaya. Bir parça gökyüzü, rüzgarda savrulan kuzguni saçlar. Gözalabildiğine uzanan buğday tarlalarında gezinen, uzaktan bakanı, bir melodi gibi ritmik dalgalanışına hayran bırakan rüzgar gibiydi kız. Ilık, nazik... Ve güzel...
Kızın gözleri elindeki kitabın aynı sayfasındaydı dakikalardır. Kitaptaki kadın gibi, bulunduğu hiçbir yere bağlanmayan ve gittiği herhangi bir yerde yaşamaya karar verecek kadar yalnız biri olduğunu hayal ediyordu. Aidiyet duygusu olmayan bir yolcu olabilir miydi? O boşluk duygusunu hissetmeye çalıştı. O duyguya benzer bir şeyler arandı belleğinde.
"Başka yerde yaşayamam" dediği şehirde geçiyorken hayatı, bütün şehirlerle ve birçok insanla bağlantısını koparmış ya da koparmak zorunda kalmış; özgür ve yalnız bir yaşamın tahtına oturmuş o kadının yerinde olmak ister miydi? Bir yaprak gibi oradan oraya savrulmaya tahammül edebilir miydi?
Tam o anda, uzun zamandır ona yöneldiğini hissettiği ama önemsemediği bakışların, içini okumuşçasına daha da ısrarcı olduklarını farketti. "Evrenin mesajları" diye düşündü.
Durağa yanaşan otobüs, yolcularını almış gitmek üzereydi ki, daldığı düşüncelerden uyandı. Kitabını, çantasını, kucağına koyduğu ufak tefek poşetleri bir akrobat edasıyla çarçabuk toparlayıp, son anda bindi otobüse.
Uzun süre güneşle oynaşmış gibi ışığa doymuştu çocuğun gözleri. Şimdi baktığı her yerde, karanlık içinde patlayan kıvılcımların dansı vardı. Kıvılcımlar dans ediyor ve ömründen bir günü daha tüketiyordu.
Yaşadığı acıyı başkasında gördüğünde şıp diye tanıyıverirdi insan. Farklı yollardan yalnızlığa ulaşan yorgun yolculardı ikisi de. Çarpışan arabalar pistinde sağa sola çarpa çarpa zedelenmiş ruhları vardı. Ve ne yazık, vardıkları yerde, yine en olmaza açıp gönül kapılarını, savunmasız kalacaklardı...
13 Ağustos 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
evrenin mesajları olduğuna inanırım ben...
genelde yanlış algılasam da :))
Yanlış algılamadaki ilk halkanın kim olduğunu hep merak ederdim. Öğrenmiş oldum :) Domino taşları gibi birbirine çarpa çarpa ilerliyor işte...
Yorum Gönder