Kimi zaman, çok kalabalık bir caddede bile kaybedemez insan kendini. Sanki herkes bir köşeye çekilmişçesine, aranan suçlunun bir adım öne çıkması istenmişçesine, en önde, bir düzlemde tek başına bulabilir kendini. O koca kalabalıkta, bir ortaklık arar durur nafile yere. Bir ince düşüncelinin ortaklığına kimsenin yanaşmayacağını bilmez ki. Çünkü her şey anlıktır bu kalabalık dünyada... sevinçler kadar, sevdalar da. Göz göze gelmeden elele tutuşur, karşılıklı iki satır sohbet etmemişken şarkıları konuştururlar. Ve hepsi birbirinden afilli bir sürü isim yakıştırırlar yaşananlara.
Şimdi böyle konuşunca... Sanma ki ben yitip gitmek istemiyorum o kalabalığın ortasında. Sanma ki ben, her adımda biraz daha, içimdeki kuytulara ilerlemekten bıkmadım hâlâ. Ama biliyorsun işte... O caddeyi kıskandıracak kadar kalabalık olabiliyor içim, bir bakış ya da bir söz, beni yerle bir ettiğinde.
27 Eylül 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Edebiyat dedikleri bu olsa gerek genç
arkadaşım, güzel ötesi lezzetli..
Dostlukla..
Parpali yine çok güzel. Çok... Öyle güzel anlatıyorsun ki içini, öyle net ki bazen cümlelerinde için resmi, şaşıp kalıyor insan.
Ne hayalin var?
Kaçına sahipsin, kaçında mağlup?
Zamanın neresinde takılı aklın?
Kaç tekbaşınalığın çoğaltırken seni uçsuz bucaksız,
Hangi kalabalıklarda azalıp kaldın?
Sahi kimsin sen?
Ne kadar kendinsin,
Ne kadarına bir yabancı?
Avuçlarında hangi yaşamların gizleri saklı?
diye sormuştum ben de kendime ve hala da sorarım ya zaten...
Yorum Gönder