2 Ekim 2010 Cumartesi

Sevmek ciddi iştir

Tam da bana göre bir girişti aslında. Biraz çekingen, biraz gergin, biraz tedirgin ve biraz... Biraz işte, her şeyden biraz. Aylardır konuşmadığım dostumun evine girerken, içimden geçenlerdi bunlar.
Kırgınlık öyle bir şey ki, bütün duygularınızın üstünü örtebiliyor bazen. Onların artık yok olduğunu sanabiliyorsunuz. Ama oradalar... incecik bir perdenin altında. Onunla gülmeyi, bir şeyler anlatırken yüzünün aldığı ifadeyi, birbirimize sataşıp, sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden devam etmeyi ne kadar özlediğimi, biliyorum şimdi. Ve bütün bunların yerini, asla başka bir şeyle dolduramayacağımı, yıllar da geçse o duyguların yerinden oynamayacağını da.
Elimizdeki ince bellilerle başlamıştık sohbete. Sohbetin de ince belinden. Dört işlemle birlikte mi öğrenmiştik hatırlamıyorum ama, biliyordum ben; hatıralar hoyrat davranmaya gelmezdi. Çay bardağının kavranılan ince beli gibiydi, birilerine anlatılanlar. Ve siz durup durup, aynı ince beli kavrayıp, içinize çekerdiniz hatıraların yudumlarını. Ve hep, aynı anda, bir şarkı başlardı...

0 yorum: