Karşı binanın penceresinden bakarken, seni gördüğünde hafifçe kenara çekilen biri olduğunu bilmek; aslında sinirleneceğin saçma bir duruma, saatlerce kıkırdayacak çocuk yüzler görmek; açık pencereye konan kuşları, ürkmesinler diye kıpırdamadan öylece izlemek; yağmurlu olduğunu bildiğin halde, şemsiyesiz çıkmış olsan da sokağa, ıslanmadan işyerine varabilmek; otobüste oturduğun cam kenarı koltukta, yanına oturan genç beyin de kitabına sarılmasıyla, kendini bambaşka bir yerdeymiş gibi hissetmek; yanından geçen hatunların, bir kilometreye yayılabilen parfüm kokularını, neye borçlu olduklarını anlayamasan da, onlara özenmek; kimilerine sessiz sessiz, kimilerine dile gelmiş sen'li cümlelerle hitap etmek ve hep, hep maviyi böylesine sevmek, yağmurlu bir günde bile; öyle güzel ki...
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
5 yorum:
Yaşam gözlemcisi.. bu bloğa bu isim yakışır.
eline sağlık. çok güzel olmuş:)
ozendim birden okuyuverince :)
ne guzel agzinin tadi hic kacmasin ;)
bilmez miyim bilirim elbet :)))
Yazın Öyle güzel ki...
Yorum Gönder