Kaç gündür üzerimdeki yorgunluğun nedeni, bugün belli etti kendini. Soğuk algınlığı. Daha bir hafta önce kurtuldum halbuki, üç hafta boyunca beni süründüren diğerinden. Bu sene, böyle bir hafta arayla hasta olacaksam, işim var vallahi. Ben ki grip olduğumda ayakta atlatırım; ağlayıp, sızlanmam. En fazla 2-3 günde de geçer gider zaten. O zamanların acısını mı çıkarıyor acaba bünyem? Yoksa yaslanacak bir omuz düşlediğimde oluşan kırıklardan mı sızıyor hastalık daha da içeri? Ben yine inatla direniyorum hasta gibi davranmamak için. Öyle davranmaya başlayınca daha çabuk etkisi altına alıyor insanı, hastalık. O yüzden bu akşamki programımızı da bozmadım. Marsis’i dinlemeye gidiyoruz Studio Live’a.
Hazır işlere ara vermişken, Çiya’yı aradım. Annesi çıktı telefona. Türkçe bilmiyor hiç. Ben olduğumu da, sanırım Çiya’yı istememden anlıyor. Ben de onun söylediklerinden bir tek “mektep” kelimesini anladım. Aynı dili konuşmuyoruz ama bu anlaşmamıza engel değil yine. Anlattıklarımız kısa cümleler olsa bile.
Ara sıra bir yorgunluk hissi yoklayıp geçiyor bedenimi. İlaçlar da etkisini göstermeye başladı tabi. Bu ilaçlar uyku da mı yapıyorlar ne? E bütün gece neredeydiniz yahu? Dön o yana, dön bu yana, sabahı sabah ederken neredeydiniz yan etkiler? Neyse, yavaş yavaş toparlanıp, çıkayım artık. Bu yorgunluk hissini de kapıdan çıkarken burada bırakmayı umarak…
Ekim/2008
9 Ekim 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder