Hepimiz istediğimiz yerlerde olsak şu an. Yarım kalan bir konuşmanın masasında, bir eğlencenin tam ortasında ya da bitmesini istemeyişimizi kendimize bile itiraf edemediğimiz zamanların arasında. Yollarda yürüsek. Durmadan, hesap etmeden. Aklımız boşalana dek.
Ve ağlasak sessiz hıçkırıklarla. Biri ne olduğunu sorduğunda, “hiçbir şey” diye yanıtlasak onu. Yaşanmış, yaşanmamış herşeye ağladığımızı açık etmesek. Sadece sevgi yeter sansak. O kadar saf olsak yani. Sevginin de can acıtıcı olabileceğine dair tecrübelerimiz olmasa. Sevsek yalnızca. Düşünmesek, üzülmesek. Sevginin sevinciyle sarsak ruhlarımızı. Sonsuz bir mutluluğu yaşıyormuşçasına umursamaz olsak. Sonuna kadar yaşasak. Ta ki bitişindeki acıyla yüzleşene kadar.
Hırçınlıklarımıza anlayışla karşılık veren dostları hiç kaybetmesek. Üzüntüsüne el uzattığımız sevgilinin iyi dileklerinden nasibimizi alsak. Yan yana durmanın, el ele olmanın mutluluğunu ulaşılmaz bulmasak. Bu duyguları uluşılmaz saymayacak kadar güvensek insanlara. Her kırgınlığımızda yenilenebilmek, içimizdeki kederi silebilmek çok daha kolay olsa…
Ekim/2008
15 Ekim 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder