Fısıltı tonunda birkaç merhabanın ertesinde, sessiz sedasız ilişiyorum sandalyaye. Oysa ne çok seviyorum merhabamı bekleyenleri. Ve onların bir hoşgeldinle beni sarmalayıveren samimiyetlerini.
"Neyin var?" diyor içlerinden biri, yanıma yanaşıp. Var olanı değil, olmayanı söylemek daha kolay geliyor; "keyfim yok" diyorum. Gidip gelip takılıyor bana, "suratsız" diyerek. Biliyorum, çok suratsız görünüyorum. İçimden gelmese de bir şeyler hakkında konuşmaya çalışıyorum. Belki aklım dağılır, diyorum. Zaten o da aklımı dağıtma çabasında.
Akıttığı yaşlar, elmacık kemiklerinde damla damla belirgin bir kadın, burnunu çekerek bir şeyler anlatıyor. Dayanamayıp gülüyorum. Ona katılıp ağlamak geliyor içimden oysa.
"Bir sigara iç, geçer" diyor biri, muzip muzip gülerek. İlk defa, ciddi ciddi sigara içmeyi düşünüyorum. Bunu farkedince bir kahkaha atıyor. Bazen haddinden fazla anlaşılmazken, bazen bir o kadar kolay çözümlenebilir olmayı nasıl başardığımı, merak ediyorum...
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Benim de kendimi halen tanıyamamış olduğum yönler çıkıyor böyle.
Özellikle sabır konusunda.
5 dk önce anlatsalar çıldırırım zannettiğim bir şeye susup sabretmek örneğin..
Unuttum söylemeyi..
Teman çok şık. Değiştirme sakın.
Ve güle güle kullan canım..
İleride şöyle şöyle yapacaksın dediğinde biri, "dalga geçecek vaktim yok" diye yanıtlayacağım birçok şeyi yapıyor insan bazen. Kendini bile şaşırtarak.
Teşekkür ederim Zeugma. Beğendiğine sevindim. Tema seçmek ne zor işmiş. Hele de benim gibi, bir türlü beğenip karara varamayan biri için :)
Yorum Gönder