Dünden içimde kalmış karmaşa, boğazımda düğümlüydü uyandığımda. Aslında bugünü hiç muhatap almak niyetinde değildim. Ama hayat, inatçı bir çocuk gibi, kıyafetlerimden çekiştirerek istediğini almakta ustaydı. Hayata yenildim... Ve içimdeki isteğe galip geldim. Giyinip kuşanıp çıktım sokağa.
Ana caddeye açılan o sokağın sonunda, çöpleri karıştıran annesini izliyordu bir küçük kız. Çıplak ayakları üzerinde, benim daha ayılamadığım o saatte, cin gibi bakan gözleriyle duruyordu karşımda. Onlara doğru, alışkın adımlarla yürürken sokakta, sağ kaldırıma yayılmış bir şeyler dikkatimi çekti. Üzerine küçük bir örtü örtülmüş, oyuncak bir bebek; etrafına dizilmiş çamaşır suyu kutusu, birkaç kapak ve beyaz plastik bir kap. Annesinin bulduklarını alıp oyununa katıyordu belli ki küçük kız. Ne tek bir söz edebildim, ne de gözlerine bakabildim bir daha. Yanlarından usulca geçip gittim yalnızca.
Şükür ki boğazımdaki düğüm çözülüverdi. Ve koca bir taş olup, yüreğimin ortasına çöreklendi...
19 Ağustos 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Kimbilir ne sevinmiştir o oyuncaklara üstelik o küçük kız :(
Hayata 1-0 yenik başlamış bir kere..
Çocuk, her yerde çocuk işte. Kimi zaman şartlar buna izin vermese de...
hayat işte
ne yazık ki...
kimse nerede doğacağını
kimin için doğacağını
ne şartlarda doğacağını seçemiyor.
bazen 5 dakikalık bir esirin piçleri oluyoruz bir ömür.
ve ne yaparsak yapalım bir türlü düzeltemiyoruz kendimizi.
insan seçemiyor işte
çocuk olmayı.
Yorum Gönder