24 Mayıs 2010 Pazartesi
Sızı
Sanki bir ses duysam değişecek her şey. Şairin dediği gibi, "sesime ses veren olsa" değişecek. Beklenen bütün zamanlar gelip geçecek. Koşarken yere düşen çocuklar gibi, bir anda toparlanıp kalkacaklar ayağa, kırılan umutlar. Oyunları yarıda kesilmesin diye, üstlerini başlarını silkeleyerek ayağa kalkan o çocuklar, etraflarında kim varsa ikna etmeye çabalarlar ya hani; kanayan kol ve bacaklarıyla. Aslında en çok kendilerini inandırmaya çalışırlar bilir misin, canlarının acımadığına. Oysa yalanım yok benim. Çok canım acıdı zamanında. Hep durup dinledim kendimi. Bu acı dedim, şuna benziyor; bu gülüş... şuna. Benzemese kıyamet kopmayacaktı ya. Ama benzemeliydi işte. Birine, bir şeye... Şimdi benzetmek istemiyorum gelen günleri, hiçbirine. O çemberin içinden kurtulsun istiyorum, kıskaca alınan düşünceler. Ve geçsin karşısına acının, canı yanmıyormuş gibi davrananın değil, sadece kendi canının acısıyla uğraşanın utanması gerektiğini kanıtlasın. Ve çocukluğundan hatırladığı gibi, yaraların sızısını, akşam yatağa uzanana kadar saklasın...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Düştükten sonra yere; acıyan, kanayan dizlerine ağla. Uzun sürmesin ama...Zaten çocuklarda hemen doğrulup devam etmez mi oyuna?
yatağına uzandığında, o kendimizle en başbaşa olduğumuz ana sığındığında, yarasını deşsin, irinini akıtıp sağaltsın ama kendini...
Yorum Gönder