Dün akşam eve gittiğimde, kendinden büyük yiyecekleri taşımaya çalışan karıncalar gibi, hazırladığım koliyi alıp kargoya götürmeye çalıştım. Hazırlarken gözüme o kadar büyük görünmemişti. Evden çıkıp elli metre gidebildim ancak. Kolum ağrımaya başlamıştı. Ama inat ettim ya, sürükleyerek de olsa götürecektim. Neyse ki ben kendimle inatlaşırken komşumuzla karşılaştım. Oğlunu yolladı yardıma. Birer yanından tutup taşıdık kargoya kadar. O halde bile hala ağrıyor kolum. Ya tek başıma götürmeye çabalamış olsaydım…
Geçen sefer kargo yollarken, şubede tanıdık bir yüzle karşılaşmıştım. “Seni nereden tanıyorum?” dememe kalmadı, lise arkadaşım olduğunu keşfettim. Sağolsun geçen gönderimde bana çok yardımı dokunmuştu. Dün zar zor koliyi içeri bırakırken gördü beni. “Arasaydın evden aldırırdık. Kendine niye eziyet ediyorsun?” dedi. Hakikaten hiç aklıma gelmemişti evden aldırmak. Neyse bu da bir ders olmuş oldu bana. Cuma teslim edileceğini söyledi. Bayram öncesi teslim ediliyor olmasına sevindim. Çiya da mektup yollamış bana. Merakla onu bekliyorum şimdi.
Öte yandan geçen akşam aldığım iki kitabın heyecanı var içimde. Başlamak için sabırsızlanıyorum. Ne zaman kitap alsam böyle bir heyecan kaplıyor içimi. Çocukken yeni kıyafetlerin sevinci olurdu ya, sanırım şimdi onun yerinde yeni alınan kitapların sevinci var. Masada birikmiş evrakları bir kenara itip okumaya başlamak istiyorum. İstiklal’de bir kitapçının camekanında, ayaklarını uzatmış kitap okuyan bir hanım vardı bir süre önce. Onun gibi olmak istiyorum. Ama heyhat, evraklarla muhabbetime başlamak zorundayım. Kendime güzel bir müzik listesi yapıp başlasam iyi olacak. Ne de olsa “Erken kalkan yol alır.”
Eylül/2008
25 Eylül 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder