26 Mart 2010 Cuma

Seni seviyorum, bazen bu yetiyor*

Kötü demlenmiş acı bir çayın dumanında buğulanan gözler, kadehlerin dışında tomurcuklanan damlalarla ağladığında, köpüksüz kahvelerin dışından taşan da kederdi mutlaka. Yollar var denilecekti ya, sen aldırma. Belki de kederi yollarda tüketme dileğiydi, bir fincanın dışına taşırılan. Ve dönüp dolaşıp her gün başka bir umutla beyaz kağıtlara karalanan. Aslında çoğu zaman bir kalemin karasındaydı bütün beyazlıklar. Ve bir yerlerde vardı hâlâ, kimi zaman yok olduğunu sansam da, sakınıp saklayıp onları temiz tutmaya çalışan insanlar.
İşte bu yüzden, hiç tanımadığım insanların ardı sıra yürürken akşamın geç bir vakti, her şeyi neden bu kadar önemsediğimi düşündüm. Ne önemi vardı kızgınlıkların, ne önemi vardı kanayan yaraların? Önemli olan yalnızca kendin gibi olabilmek değil miydi şu koca kalabalıkta? Ve seni anlayan birkaç kişiyle karşılaşabilmek. Bir şarkıya, bir cümleye, bir gülümsemeye ortak olabilmek. Unutabilmek belki, içindeki denize gizlediklerin, zamanla hafifleyip çıktığında su yüzüne. Ve sevmek, olacakları ya da insanları değiştiremese de, yettiğine inanman gerekse de her seferinde...

*Küçük İskender

2 yorum:

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ne kadar güzel cümleler bunlar.
Sevgilerimle...

mor kedi dedi ki...

çok güzel... çok...
sevgiler...