Hava yine soğuk belli ki, titreşiyor pencere önündeki sardunyaların yaprakları. Ve sararmış, kurumuş bazıları; koparıp atmak gerek. Ama önce, balkona çıkıp, o sarı ipe, iki yanından düzgünce mandallayarak asmalıyım çamaşırları. Sanki ne kadar düzgün asarsam, o kadar düzelecekmiş gibi hayatımın aksayan yanları. Hem belki o zaman gözüme ilişir, onca zaman nasıl bir boşvermişlikle çıkmışsam karşısına, bir türlü farkına varamadığım, çiçeklenmiş erik dalları. Ve bir ucundan aklımı, bir ucundan kalbimi tutup, düzgünce mandallarım kendimi de bir dala. Bembeyaz çiçekler gülümser yüzüme. İçimde garip bir telâş. Erguvanları düşünürüm sonra. Mutlu haberler getirsinler isterim, gelirken çiçekli dallarıyla.
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
4 yorum:
Canım Tülay, az kaldı Erguvanların açmasına. Erguvan zamanı gel koruda bir kahve içelim...
Sende ben imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil...
Demek geldi içimden.
Sevgiler...
Bembeyaz çiçekler gülümsesin hep sana..
Erguvanlar senin için daha güzel açacaklar eminim..Yeter ki sen bekle...
Sevgili Tülay,
Günlük şu üç beş satırın, o denli üzerinde düşünülmüş ve emek verilmiş yazılar ki saygı dıymamak elde değil. Sevgiler
Yorum Gönder