Doğan güne eşlik edilen sabah kahvaltılarında, rafadan yumurtalar vardı; kuş cıvıltılarının seslendirdiği yeşilliğin tam ortasında. Birdenbire başlayan sağanak yağmurlar da, yapraklarda misafir su damlalarını, bir elmas gibi parıldatan güneş de, başımızdan hiç eksik olmazdı. Toprak yollar, dağlar, ormanlar... Ve çiçekler...
Rengarenk açardı çiçekler, türlü çeşitli isimlerde. Sarhoşluğun içmeden de olmasını muhtemel kılardı kokuları. İşte o çiçeklerin güzelliğine nazar değmesin diye, üzerine kapanırdı yumurta kabukları. Diyorum ki, rafadan yumurtalar pişirsem yine, sırf içimde açan çiçeklerin dallarına takmak için kabuklarını; yok edebilir miyim acaba, hiç peşimden ayrılmayan, o eskiden kalma korkularımı?
8 Mart 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
ah annem çiçeklerin dallarına yumurta kabukları asardı hep, nazar içinmiydi onlar. Canım Annem ya, ne çok severdi çiçeklerini...
canım parpali bilir misin hiç çiçek büyütemem ben.. kurutureum hep.. bundan mıdır dersin yüreğimin en şen anlarında bile bir köşesinde hüzün asılı?
Yorum Gönder