12 Haziran 2008 Perşembe

Hayat akıyor

Seneler önce birgün, doğumgünümün daha ilk dakikalarında, bir kutlama mesajı almıştım, tanımadığım bir numaradan. Biterken beni çok üzen bir ilişkinin kırıntılarını, kendime bile itraf edemesemde, içimde taşıyordum o sıra. Aslında gerçekten “o” olmasını dileyerek, “eğer sen isen…” diye başlayan, “beni arama” maksatlı bir cevap mesajı yazmıştım. Yanıt geldiğinde, o cümleleri kuranın, aklıma gelebilecek en son kişi olduğunu anlamıştım. Mesajı gönderenin “o” olmamasına mı, içten içe hala onu bekliyor olmama mı, yoksa durup dururken ortaya çıkan, bu ihtimalsiz duruma mı üzülseydim bilememiştim.
Aradan geçen onca seneyi, hayatımda, kendimde değişenleri, yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı düşünürken, bu halimi de hatırladım. Sadece kendi kanayan dizlerinden dem vuran biri olmadan, kanattığı dizlerin de bilincinde olarak, devam ediyorum yoluma. Yaralar kabuk bağlıyor, sonra tamamen iyileşiyor birgün. Herşey geçip gidiyor, ömrümüz gibi.
Her geçen gün biraz daha iyi anlıyorum ki, hayat sandığımız kadar uzun değil. Hastalıklar yaşıyor, sevdiklerimizi kaybediyor, altından hiç kalkamayacağımızı sandığımız birçok şeyin üstesinden gelebiliyoruz. Bu bizi bazen güçlü, bazen zayıf, bazen de yalnız yapıyor. Ama hep ömrümüzden çalıyor. Farkettirmeden ama farkedilecek kadar boşluklar oluşturarak. Geride kalmış uzun yollar barındırarak. Hayat akıp geçiyor, bazen bizi bizden bile çalarak…

Haziran/2008

0 yorum: