12 Ağustos 2008 Salı

Şans işte

Cumartesi akşam Barışarock’a gittik. Feryal’i dinlemeye. Bitince çok da geçe kalmadan çıkalım dedik alandan. Hatta büyük servislere binmedik, dolmasını beklemeyelim diye. Dışarıdan minübüslere bindik. Onun da dolmasını bekledik ya gerçi, neyse…

Paraları topladılar. Beşiktaş’ta inmeyi planlıyorduk biz. Taksim son duraktı, öyle söylediler. Ve ücreti Beşiktaş’ın ücretinden yüksekti. Doğal olarak önce Beşiktaş’a gideceğini, oradan yukarı çıkacağını düşündük. Ama öyle olmadı. Zincirlikuyu’dan Mecidiyeköy tarafına döndü minübüs. Taksim’de meydan tarafına değil, Karaköy tarafına yöneldi. Trafiğe girmesin diye uyanıklık yapmıştı ama bilmediği yolu hesaba katmamıştı anlaşılan. 3 defa yanlış yola girdi. Dolapdere’ye, Kasımpaşa’ya, hatta en son Unkapanı’na kadar gidip, geri döndük. En sonunda yolu bulabildi de, Beşiktaş’a varabildik. İnip yürüsek çoktan varmıştık eve belki de. Minübüsten indiğimizde ortalıkta otobüs görünmüyordu. Yürümeye karar verdik Ortaköy’e doğru. Saat gecenin bir buçuğu.

Çoğu şey problemsiz ilerlemez hayatımızda. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi, ben de bilemez oldum artık. Aksilikler, terslikler, hep bir macera, hep bir muamma. Bunlar mı şans dediğimiz kavramı oluşturanlar? Nasıl yorumlamalı insan yaşadıklarını? İyisine de, kötüsüne de aynı tanımlamayı yapmalıyız belki de. Şans işte…

Ağustos/2008

0 yorum: