7 Ağustos 2008 Perşembe

Armudun sapı, üzümün çöpü...

Bugünlerde herkesin içinde bir çöpçatanlık ruhu mevcut. Konuşmanın bir yerinde, bilmem kimin oğlu ya da bilmem neredeki çocuk, pat diye dahil oluyor konuya. Konuyu kestirip atınca da, nutuklar başlıyor bu sefer. “Şurada otuzuna ne kaldı? Otuz olunca göreceğiz biz seni!”

Bizim toplum otuz yaşı milat kabul eder. Yetinmezler, otuzuna kadar evlenmemişsen eğer, bir de sıfat bulurlar sana. Şaşmaz bir sıralamaları vardır sonra. Sanki herşeyi kendileri yürüteceklermiş gibi sorar dururlar. Sevgililere nişan, nişanlıya düğün, evliye çocuk, sonra ikinci çocuk… Senin ne aradığının, ne beklediğinin önemi yoktur. Zaten evliliğin karmaşası içinde, bırak ne beklediğini, kendini bile unutursun. E istenen de bu değil midir zaten?

Gördüğün onca sorunlu ve zoraki evliliği unutup, hem de sırf birileri iyi diyor diye, biriyle hayatını birleştirmeni beklerler. Sen istediklerini anlatamazsın bile onlara. “Ortak birşeyler paylaşmak, beğeniler, düşünceler; oturup iki satır konuşabilecek olmak” diye başlayamazsın cümleye. Bu saydıkların boş işler olurlar. Bu seferde onlar kestirip atarlar.

Ben bu satırları yazarken, kimi arkadaşlarım, kucaklarındaki bebekleriyle ilgileniyorlar; kimisi, eşiyle yaşadığı sorunları bir güler yüzün ardına saklıyor; kimi ise, biten evliliğinden arta kalanları topluyor. Hepimiz seçimler yapıyor, yaptığımız seçimlerin bedelini ödüyoruz. Ama en azından seçimimizi biz yapıyoruz. Şimdi “iyi çocuktur” diyenlerin yerinde, “iyi ailedir” diyenler varmış bir zamanlar. Adam beş para etmese de, aile iyi olduğunda, makul bir durum oluyordu herhalde bu. Şu an bile, hala bir yerlerde aynı şeyler yaşanıyordur elbet.

Bu hayat, kimimizi zorla evlendirilmeye mahkum ederken, kimimize ise, anlayana, anlamayana, istemediklerini çekinmeden söyleme imkanı veriyor. Şanslı olduğumu düşünmedim pek hayat boyu. Ama eğer birilerinin gözünde şanslıysam, evet, sırf bu yüzden bile şanslı sayılabilirim. Ve herşeye rağmen, umarım ortak düşleri paylaşabileceğim biriyle, bir gün karşılaşabilirim.

Ağustos/2008

0 yorum: